hububat

listen to the pronunciation of hububat
Turkish - English
cereals, grains
grain (the harvested seeds of any of the cereal plants)
cereal

She prefers whole-grain cereals. - O tam tahıllı hububatı tercih eder.

Tom usually sits at the kitchen table and eats cereal while reading the morning paper. - Tom genellikle mutfak masasında oturur ve sabah gazetesini okurken hububat yer.

(Hukuk) cereals

She prefers whole-grain cereals. - O tam tahıllı hububatı tercih eder.

Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals. - E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.

grain
hububat alkolü
grain alcohol
hububat ambarı
granary
inceltme (hububat)
(Gıda) reduction
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Habbeler, tâneli nebatlar, taneler
Tahıl
Tahıl: "Benim memleketim de ziraata elverişlidir, hububat yetiştirir."- R. H. Karay
(Osmanlı Dönemi) buğday, ekinler; dâneler, tahıl