He prepared his speech very carefully.
- Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
Tom was well prepared for the exam.
- Tom sınav için iyi hazırlandı.
Get ready for the trip at once.
- Hemen yolculuğa hazırlan.
The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
Lunch will be available.
- Öğle yemeği hazır olacak.
Are you available next week for a follow-up interview?
- Önümüzdeki hafta bir görüşme mülakatı için hazır mısınız?
You must get ready quickly.
- Çabucak hazırlanmalısın.
Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
Tom is never on hand when I want him.
- Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.
The plane is now operational.
- Uçak artık kullanıma hazırdır.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır olun.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır bekleyin.
Tom is willing to do almost anything for Mary.
- Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.
She was always willing to help people in trouble.
- O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
She is preparing to the Olympic Games this year.
- Bu yılki Olimpiyat oyunlarına hazırlanıyor.
You had better prepare yourself for the next game.
- Bir sonraki oyun için kendini hazırlasan iyi olur.
Have you finished your preparations for the trip?
- Yolculuk için hazırlıklarını tamamladın mı?
Dinner will be ready by the time you have finished your work.
- Akşam yemeği işini bitirmeden önce hazır olacak.
I am ready to do anything to make up for the loss.
- Kaybı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım.
Who in this room is prepared to stand up for their rights?
- Bu odada kim hakları için ayağa kalkmaya hazır?
We are agreeable to your conditions.
- Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
All the members were present.
- Bütün üyeler hazır bulundu.
Many students were present at the lecture.
- Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
India is poised to surpass China and become the world's most populous country.
- Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.
We went without him since he wasn't ready.
- Hazır olmadığı için onsuz gittik.
Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.
- Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.
Peter, Nancy will be ready in while.
- Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.
Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
- Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer.
- Bir grup öğrenci, 3 boyutlu bir yazıcı kullanarak ortopedik bir el hazırladı.
Happiness is not something ready made. It comes from your own actions.
- Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.
Tom helped Mary set the table.
- Tom Mary'nin masayı hazırlamasına yardım etti.
Simone, please go and set the table.
- Simone, lütfen gidin ve masayı hazırlayın.
Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal.
- Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.
Details weren't immediately available.
- Ayrıntılar hemen hazır değildi.
You should be ready for the worst.
- En kötüsü için hazır olmalısınız.
At eight o'clock I will be ready for work.
- Saat sekizde iş için hazır olacağım.
I'm about ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
I'm almost ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
I cut myself with a knife while I was making dinner.
- Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.
I am not on call tomorrow.
- Yarın göreve hazır değilim.
National rescue teams are on standby ready to fly to Japan.
- Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.