Bir şey yiyemeyecek kadar çok heyecanlıyım.
- I'm too excited to eat anything.
Heyecanlı kızlar hoş görünebilir.
- Excited girls look pretty sometimes.
Zafer bizi heyecanlandırdı.
- The victory excited us.
Lütfen Tom'u heyecanlandırma.
- Please don't get Tom excited.
Stadyumda bir sürü coşkulu taraftar vardı.
- There were a lot of excited fans in the stadium.
Tom bir şeyden heyecanlanmıştı.
- Tom was excited about something.
Sen çok heyecanlanmış olmalısın.
- You must be very excited.