gerçekten!

listen to the pronunciation of gerçekten!
Turkish - English
(Argo) reckon!
really

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

indeed

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

genuinely

Tom was genuinely touched. - Tom'a gerçekten dokunuldu.

Tom was genuinely surprised. - Tom gerçekten şaşırmıştı.

actually

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

truly

It is truly said that time is anger's medicine. - Zamanın öfkenin ilacı olduğu gerçekten söylenilmektedir.

I can truly say that baby is ugly. - Bebeğin çirkin olduğunu gerçekten söyleyebilirim.

in fact

I don't really like him, in fact, I hate him. - Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.

There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows. - Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.

honest

I really think we need to be honest with Tom. - Tom'a dürüst olmamız gerektiğini gerçekten düşünüyorum.

I honestly didn't know that Tom didn't know any French. - Tom'un hiç Fransızca bilmediğini gerçekten bilmiyordum.

quite

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

I am quite ready for payment. - Ben, gerçekten ödeme için hazırım.

actual

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

Was the money actually paid? - Para gerçekten ödenildi mi?

as a matter of fact
in all honesty
in actuality
in earnest
veritably
very

Tom isn't very good at concealing the way he really feels. - Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.

I was really very happy. - Gerçekten çok mutluydum.

be plumb
in truth
say the truth
honestly

I honestly didn't know that Tom didn't know any French. - Tom'un hiç Fransızca bilmediğini gerçekten bilmiyordum.

I honestly don't care. - Gerçekten umurumda değil.

in effect
notably
in faith
earnest
of a truth
iwis
truthfully

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

verily
bona fide
in actual fact
properly
simply

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter. - O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.

positively
literally

The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy! - Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!

That could literally ruin my life. - O gerçekten hayatımı mahvedebilir.

real

She's really smart, isn't she? - O gerçekten zeki, değil mi?

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

by my troth
regularly
in sooth
true

I'm not sure if this is really true or not. - Bunun gerçekten doğru olup olmadığına emin değilim.

They say that in America anyone can become president, but perhaps that's not really true. - Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir.

of a verity
honest injun
truly, really, actually, indeed, honestly
yea

His stage presence has really improved since last year. - Onun sahne görüntüsü geçen yıldan beri gerçekten gelişti.

Tom has really changed a lot since last year. - Tom geçen yıldan beri gerçekten çok değişti.

forsooth
sure enough
in troth
truly, really
it's no joke
for real

At that time, I thought that I was going to die for real. - O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.

If you keep on complaining, I will get mad for real. - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.

yes indeed
in very deed
in point of fact
effect

That was really effective. - O gerçekten etkiliydi.

practical

It's not really practical. - Gerçekten pratik değil.

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice. - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

earnest(1)
truth

To tell the truth, I don't really like him. - Doğruyu söylemek gerekirse, onu gerçekten sevmiyorum.

Did you really expect him to tell you the truth? - Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?

truthful

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

Turkish - Turkish
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki: "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir."- N. Ataç
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki