Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
O herkes tarafından sevilir.
- She is loved by everyone.
Utangaç çocuklar herkes gülene kadar asla gülmezler.
- Shy children never laugh until everyone else does.
Başka herkes bekledi.
- Everyone else waited.
Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
- All those who take up the sword shall perish by the sword.
Onların hepsi lezzetliydi!
- All of it was delicious!
Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır.
- All you have to do is sign this paper.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Tom tamamen bitkindi.
- Tom was all worn out.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
- I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi.
- She wanted to marry an all-American man.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Bahçedeki tüm çiçekler sarı.
- All the flowers in the garden are yellow.
Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti.
- When I woke up, all other passengers had gotten off.
Sıcak suyun tümünü kullanma.
- Don't use all the hot water.
Üzgünüm, mantıların tümü bitti.
- I'm sorry, we're all out of manti.
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
- Tom can't be all that bad.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
- 80% of all English words come from other languages.
His family members are all tall.
- Everyone in his family is tall.
All men are fallible.
- Everyone makes mistakes.
... Everyone can't go down a notch. ...
... IS EVERYONE OKAY IN HERE? ...