declining, or drawing to an end

listen to the pronunciation of declining, or drawing to an end
English - Turkish

Definition of declining, or drawing to an end in English Turkish dictionary

dying
irtihal
dying
ölerek
dying
kıkırdama
dying
{f} öl

Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı. - There were cars burning, people dying, and nobody could help them.

Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer. - Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.

dying
ölen

O, ölene kadar en iyi arkadaşım olarak kaldı. - She remained my best friend till her dying day.

Sepet dokuma ölen bir sanattır. - Basket weaving is a dying art.

dying
{s} ölmekte olan

Ölmekte olan hastanın ailesi ne olacak? - What about the family of the dying patient?

dying
ölmekte olan dying bed ölüm döşeği
dying
{s} cansız
dying
{i} ölme

Düşen uçak parçalarından ölme olasılığı bir köpek balığı tarafından öldürülme olasılığından 30 kez daha büyüktür. - The chances of dying from falling airplane parts are 30 times greater than the chances of being killed by a shark.

Arkadaşının ölmekte olduğunu duymuştu. - He had heard that his friend was dying.

dying
(isim) ölme
dying
f., bak. die
dying
dying confession declaration ölüm döşeğinde yapılan itiraf
dying
dying will ölmek üzereyken ifade edilen arzu
dying
{s} nesli tükenen
dying
die öl
dying
açıklama

Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır. - Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.

dying
{s} ölüm

Ölümden korkmuyorum ama ölmekten korkuyorum. - I do not fear death, but dying.

Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz. - Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.

English - English
dying

In the dying moments of daylight I glimpsed a sail on the horizon.