The garden was covered with fallen leaves.
- Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
I never dreamed I would meet you here.
- Seninle burada karşılaşacağımı asla düşünmedim.
One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank.
- Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.
Sami must have been terrified.
- Sami dehşete düşmüş olmalı.
You must be terrified.
- Dehşete düşmüş olmalısın.
The garden was covered with fallen leaves.
- Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
Daydreaming is the moonlight of thought.
- Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor.
- İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.
Your enemies are just an illusion.
- Senin düşmanların sadece bir yanılsama.
Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic.
- Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.
The man slumped to the floor.
- Adam aniden yere düştü.
He's very fond of science fiction.
- O, bilim kurguya çok düşkündür.
It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
- Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
Tom dropped his pencil.
- Tom kalemini düşürdü.
She came close to falling off the platform.
- Neredeyse platformdan düşüyordu.
I had to grab her to keep her from falling.
- Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
My holiday plan has fallen through.
- Benim tatil planı suya düştü.
The garden was covered with fallen leaves.
- Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
I think that maybe I should stop reading romance novels.
- Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language.
- İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.
Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination.
- Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.
He approached and fell on his knees.
- O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.
The horse broke its neck when it fell.
- Düşen at boynunu kırdı.
Home prices are plummeting.
- Ev fiyatları hızla düşüyor.
The share price is plummeting – get out while you can.
- Hisse fiyatı düşüyor - yapabiliyorken ayrılın.
Tom must've been horrified.
- Tom dehşete düşmüş olmalı.
Mary looked horrified.
- Mary dehşete düşmüş görünüyordu.
Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense.
- Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.
When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me.
- Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.
We were tired out after our long walk.
- Uzun yürüyüşümüzden sonra halsiz düşmüştük.