düşmüş

listen to the pronunciation of düşmüş
Turkish - English
fallen

The garden was covered with fallen leaves. - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

ebbed
slumped
downthrown
düş
dream

I never dreamed I would meet you here. - Seninle burada karşılaşacağımı asla düşünmedim.

One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank. - Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.

dehşete düşmüş
frightened
dehşete düşmüş
terrified

Sami must have been terrified. - Sami dehşete düşmüş olmalı.

You must be terrified. - Dehşete düşmüş olmalısın.

dile düşmüş
notorious
düş
{f} fall

The garden was covered with fallen leaves. - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

halsiz düşmüş
run down
bitkin düşmüş
(Konuşma Dili) all in
düş
daydream

Daydreaming is the moonlight of thought. - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.

düş
vision
düş
illusion

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor. - İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.

Your enemies are just an illusion. - Senin düşmanların sadece bir yanılsama.

düş
plump down
düş
fantasy

Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic. - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.

düş
{f} slumped

The man slumped to the floor. - Adam aniden yere düştü.

düş
fiction

He's very fond of science fiction. - O, bilim kurguya çok düşkündür.

düş
{f} decay
düş
{f} drop

It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around. - Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.

Tom dropped his pencil. - Tom kalemini düşürdü.

düş
{f} falling

She came close to falling off the platform. - Neredeyse platformdan düşüyordu.

I had to grab her to keep her from falling. - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.

düş
{f} fallen

My holiday plan has fallen through. - Benim tatil planı suya düştü.

The garden was covered with fallen leaves. - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.

düş
romance

I think that maybe I should stop reading romance novels. - Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.

At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language. - İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.

düş
imagination

Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination. - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.

düş
plunk
düş
fell

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

The horse broke its neck when it fell. - Düşen at boynunu kırdı.

düş
plummet

Home prices are plummeting. - Ev fiyatları hızla düşüyor.

The share price is plummeting – get out while you can. - Hisse fiyatı düşüyor - yapabiliyorken ayrılın.

düş
pie in the sky
düş
decayed
iktidardan düşmüş veya düşürülmüş
have fallen from power, or reduced
dehşete düşmüş
horrified

Tom must've been horrified. - Tom dehşete düşmüş olmalı.

Mary looked horrified. - Mary dehşete düşmüş görünüyordu.

dehşete düşmüş
horror struck
dehşete düşmüş
horror stricken
dehşete düşmüş
funky
dile düşmüş kimse
byword
düş
dream, daydream, fantasy
düş
reverie
düş
delusion

Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense. - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.

When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me. - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

düş
hope, aspiration, dream
düş
pink elephant
elden ayaktan düşmüş olmak
(deyim) be over the hill
esir düşmüş
captive
eşekten düşmüş karpuza dönmek
slang 1. to be shocked. 2. to find oneself in trouble
gripten yatağa düşmüş
down with influenza
gripten yatağa düşmüş
down with flu
gripten yatağa düşmüş
down and out wit flu
götüne mi düşmüş
How can he/she have the nerve?
gözden düşmüş
discredited
gözden düşmüş
under a cloud
gözden düşmüş
out of favor
gözden düşmüş kimse
unperson
gözden düşmüş olmak
be in hot water
hadi mi?/ine mi düşmüş
(Konuşma Dili) Just who does he think he is?
halsiz düşmüş
tired to death
halsiz düşmüş
tired out

We were tired out after our long walk. - Uzun yürüyüşümüzden sonra halsiz düşmüştük.

halsiz düşmüş
decayed
hayrete düşmüş
thunderstruck
hayrete düşmüş
flabbergasted
hık demiş burnundan düşmüş
spitting image of
hık demiş burnundan düşmüş olmak
be the spit of smb
hık/hıh demiş babasının/anasının burnundan düşmüş
(Konuşma Dili) He/She is the spit and image of his/her father/mother. He/She is the spitting image of his/her father/mother
içine korku düşmüş
assailed by fear
kullanımdan düşmüş sözcük
archaism
kötü yola düşmüş
astray
kötü yola düşmüş
fallen
küçük düşmüş
debased
orta hecesi düşmüş sözcük
syncopation
yalpaya düşmüş
on her beam ends
zayıf düşmüş
peaked
zayıf düşmüş
decrepit
zayıf düşmüş
peaky
çevresinden düşmüş
(sosyal) declasse
çok çalışmaktan bitkin düşmüş
overwrought
şehit düşmüş
fallen
Turkish - Turkish

Definition of düşmüş in Turkish Turkish dictionary

DÜŞ
(Osmanlı Dönemi) f. Bak: Dû
Düş
rüya
düş
Gerçek olmayan şey, imge, hayal
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya: "Dadaloğlu'm, sevdası var başımda / Gündüz hayalimde, gece düşümde."- Dadaloğlu
düş
Gerçekleşmesi istenen şey, umut
düşmüş
Favorites