completely, fully

listen to the pronunciation of completely, fully
English - Turkish

Definition of completely, fully in English Turkish dictionary

well
{f} fışkırmak
well
hokka
well
haklı olarak
cleverly
zekice
well
fışkırıp akmak
well
su kuyusu
well
yerinde

O günlerde ailemin hali vakti yerindeydi. - My family was well off in those days.

Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş. - They say the landlord used to be well off.

cleverly
akıllıca
cleverly
(zarf) akıllıca
well
{ü} öyleyse

Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur. - Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.

Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı? - Well, if you didn't do it, then who did?

well
iyice

Almadan önce arabayı iyice incelemelisin. - You should inspect the car well before you buy it.

Teslimattan önce tüm kutuların iyice mühürlenmiş olduğundan emin olun. - Make sure all the boxes are well sealed before they're delivered.

well
elverişli
well
{ü} Pekâlâ!/Ya!/Hayret!/Olur şey değil!/Sahi!/Eh!/Haydi!
well
(Askeri) HAVA ÖNLEMESİNDE "BELİRTİLEN CİHAZLAR İYİ ÇALIŞIYOR " ANLAMINDA BİR KOD
well
sıhhatli
well
tamamen

Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor. - Tom can understand perfectly well.

Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim. - I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.

well
z. (bet.ter, best)
well
{s} iyi durumda

O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda. - He has been well off since he started this job.

Tom hâlâ iyi durumda. - Tom is still doing well.

English - English
well
cleverly

I ain't a-goin' ter let leetle Mose be kep' up hyar till midnight a-waitin' for you-uns ter milk the cow. It's cleverly dark now.”.