choice; inclination; liking; intent; will

listen to the pronunciation of choice; inclination; liking; intent; will
English - Turkish

Definition of choice; inclination; liking; intent; will in English Turkish dictionary

mind
aldırmak
mind
{i} akıl

Çok sayıda insan çok sayıda akıl. - So many men, so many minds.

Küçük şey küçük akılları memnun eder. - Little thing please little minds.

mind
{i} akıl, zihin, bellek
mind
umursamak
mind
{f} dikkat etmek: Mind you don't step on those rotten boards! Sakın o çürük tahtalara basma!
mind
{i} hafıza

Onun çok hızlı bir hafızası var. - She has a very quick mind.

mind
{f} önem ver

Tom çocuklar yedikten sonra yemek yemeye önem vermediğini söyledi. - Tom said he didn't mind eating after the children ate.

mind
{f} -e bakmak, ile meşgul olmak: She can't come
mind
can

Bir yapının inşa edilebilmesinden önce mimarın zihninde yüzlerce kez canlandırılması gerekir. - A building, before it can be constructed, has to be visualized hundreds of times in the mind of an architect.

mind
gözetmek
mind
düşünce

Sana çakmak için iyi bir düşüncem var,zira çok kaba davrandın. - I have a good mind to strike you for being so rude.

Aklı mutlu düşüncelerle doluydu. - His mind was filled with happy thoughts.

mind
karşı çıkmak
mind
eğilim

Tom aklına gelen ilk şeyi söyleme eğilimindedir. - Tom tends to say the first thing that comes to his mind.

mind
fikir

Aklıma iyi bir fikir geldi. - A good idea came across my mind.

Aklıma iyi bir fikir geldi. - A good idea came to mind.

mind
karşı koymak
mind
ilgilenmek
mind
bellek
mind
{f} itaat etmek
mind
{f} endişelenmek
English - English
mind