British troops held that area.
- İngiliz birlikleri o alanı zorla işgal ediyorlar.
The general inspected the troops.
- General birlikleri denetledi.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
Unity is better than disunity.
- Birlik, ayrılıktan daha iyidir.
The Union army shelled the city.
- Birlik ordusu şehri bombaladı.
The Union soldiers fought fiercely.
- Birlik askerleri şiddetle savaştı.
Special forces might do a lot of things that regular troops wouldn't do Like torture? I won't answer this question
- Özel kuvvetler düzenli birliklerin yapmayacağı birçok şeyi yapabilir İşkence gibi mi? Bu soruya cevap vermeyeceğim.
Special forces and marriage don't go together.
- Özel kuvvetler ve evlilik birlikte gitmez.
He came in company with his mother.
- Şirkete annesiyle birlikte geldi.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
Tom is swimming with his kids in the pool.
- Tom, çocuklarıyla birlikte havuzda yüzüyor.
British troops held that area.
- İngiliz birlikleri o alanı zorla işgal ediyorlar.
He is commander of our troops.
- O, bizim birliklerin komutanıdır.
The United Nations sent troops to intervene in the conflict.
- Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
Fadil discovered the car with Layla's dead body inside.
- Fadıl arabayı içinde Leyla'nın cesediyle birlikte buldu.
Dan's body was found in a well with fifty stab wounds.
- Dan'in cesedi elli tane bıçak yarasıyla birlikte bir kuyu içinde bulundu.
I wish I could go to the party with you.
- Keşke seninle birlikte partiye gelebilsem.
I saw Tom and Mary at a party together.
- Tom ve Mary'yi bir partide birlikte gördüm.
Tom and I roomed together in college.
- Tom ve ben üniversitede birlikte kaldık.
After I graduated from college, I moved back home and lived with my parents for three years.
- Üniversiteden mezun olduktan sonra, eve geri taşındım ve ebeveynlerimle birlikte üç yıl yaşadım.
I served in the intelligence corps.
- Ben istihbarat birliklerinde görev yaptım.
Today I'll go to the cinema with Tom's brother.
- Bugün Tom'un erkek kardeşiyle birlikte sinemaya gideceğim.
I went to school with your brother.
- Erkek kardeşinle birlikte okula gittim.