Definition of balıklar in Turkish English dictionary
- pisces
- (Hayvan Bilim, Zooloji) fish
This is one of the fish that Tom caught.
-Bu Tom'un yakaladığı balıklardan biri.
Tom sat staring at the tropical fish swimming around in the aquarium in his bedroom.
-Tom yatak odasındaki akvaryumda yüzen tropik balıklara bakarak oturdu.
- fishes
The pond was alive with various tiny fishes.
-Gölet çeşitli küçük balıklarla doluydu.
Fishes know how to swim.
-Balıklar nasıl yüzeceğini bilir.
- balık
- fish
Please freeze the fish and meat.
-Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
There are a lot of fish in the pond.
-Gölde çok sayıda balık var.
- Balık
- Pisces
Do you think a male Gemini would get on well with a female Pisces?
-Bir erkek ikizin bir bayan balıkla geçineceğini düşünüyor musun?
The twelve signs of the Zodiac are: Aries, Taurus, Gemini, Cancer, Leo, Virgo, Libra, Scorpio, Sagittarius, Capricorn, Aquarius and Pisces.
-Burçlar kuşağının on iki burcu şunlardır: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık.
- balık
- fishing gear
- balık
- finfish
- fosil balıklar
- (Hayvan Bilim, Zooloji) placodermi
- kemikli balıklar
- (Hayvan Bilim, Zooloji) osteichthyes
- zehirli balıklar
- (Denizbilim) poisonous fishes
- zırhlı balıklar
- (Hayvan Bilim, Zooloji) ostracodermi
- balık
- hagfish
- balık
- (old Turkic) city
- balık
- (old Turkic) Before Islam place, settlement, site
- balık
- fish for
Do you often have fish for dinner?
-Akşam yemeği için sık sık balık yer misin?
She cooked some fish for me.
-O, benim için biraz balık pişirdi.
- Balık
- twelfth sign of the Zodiac; large zodiacal constellation
- Balık
- astrological sign of fish
- Balık
- astrology Pisces
- Balık
- Fishes
Almost every day he goes to the river and fishes.
-O neredeyse her gün nehire gidip balık avlıyor.
The pond was alive with various tiny fishes.
-Gölet çeşitli küçük balıklarla doluydu.
- balık
- piscine; finny
- balık
- ichthyo
She married an ichthyologist.
-O bir balıkbilimciyle evlendi.
- balık
- {s} finny
- balık
- bloater
- balık
- {s} piscine
- balık
- curry
- bu sularda köpekbalığı ya da tehlikeli balıklar var mı
- Are there sharks or other dangerous creatures in these waters
- elektrikli balıklar
- (Denizbilim) electric fishes
- ilkel kemikli balıklar
- (Hayvan Bilim, Zooloji) holostei
Related Terms
Definition of balıklar in Turkish Turkish dictionary
- balık
- (eski Türkçe) Şehir, kent
- balık
- İslamdan önceki dönemlerde yerleşim yeri, kale, şehir
- Balık
- Zodyak üzerinde, Kova ile Koç burçları arasında yer alan burcun adı
- Balık
- mahi
- Balık
- (Osmanlı Dönemi) PERVİZ
- Balık
- (Osmanlı Dönemi) SEMEK
- balık
- Balçık çamur
- balık
- Omurgalılardan, suda yaşayan, solungaçla nefes alan ve yumurtadan üreyen hayvanların genel adı
- balık
- Zodyak üzerinde Kova ile Koç burçları arasında yer alan burcun adı
- balık
- (Osmanlı Dönemi) hut
- kemikli balıklar
- Balıklar sınıfından, iskeletleri kıkırdak durumunda kalmayıp kemikleşmiş olan balıklar takımı
- yassı balıklar
- Kemikli balıklar takımı