A man touched down on the moon. A wall came down in Berlin. A world was connected by our own science and imagination.
- Bir insan aya indi. Berlinde bir duvar yıkıldı. Bir dünya kendi bilimimizle ve hayal gücümüzle bağlandı.
All of us are connected with the past and the future as well as the present.
- Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık.
Tom linked to my website from his blog.
- Tom bloğundan benim siteme bağlandı.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
Would you be able to write down the link to the site?
- Siteye bağlantı yazabilir misiniz?
I'll send you the link to my website.
- Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.
Tom was tied with a yellow nylon rope.
- Tom sarı renkli naylon bir iple bağlandı.
They tied the thief to the tree.
- Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
Tom wrapped the package and tied it with strings.
- Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
Tom linked to my website from his blog.
- Tom bloğundan benim siteme bağlandı.
Tom is going to want to tie up some loose ends.
- Tom bazı yarım kalmış işleri bağlayacak.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
He fastened the horse's pack with a rope.
- O, atın yükünü iple bağladı.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
Mary laced up her boots.
- Mary çizmelerini bağladı.
Tom tied his shoe laces.
- Tom ayakkabı bağlarını bağladı.
I am connecting this computer to the Internet.
- İnternet'e bu bilgisayarla bağlanıyorum.
Tom is connecting his phone to the Internet.
- Tom internete telefonuyla bağlanıyor.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
We ascribe his success to hard work.
- Onun başarısını sıkı çalışmaya bağladık.
Fasten your seatbelt.
- Emniyet kemerini bağla.
She advised him to fasten his seat belt.
- O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.
The driver is deeply attached to his old car.
- Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.
Mary attached Tom's mittens to his coat.
- Mary Tom'un eldivenlerini ceketine bağladı.
That child could barely manage to tie his shoes.
- O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
They tied the thief to the tree.
- Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
You can't destroy the precious bond between mother and child.
- Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.
Attach the two cables together.
- İki kabloyu birbirine bağla.
Attach this label to your package.
- Bu etiketi paketinize bağlayın.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.