an unlucky person

listen to the pronunciation of an unlucky person
English - Turkish

Definition of an unlucky person in English Turkish dictionary

unfortunate
talihsiz

Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti. - It was unfortunate that he lost his passport.

Dün yağmur yağması talihsizdi. - It was unfortunate that it rained yesterday.

unfortunate
{s} şanssız

Evde şanssız bir kaza vardı. - There was an unfortunate incident at home.

Şu şanssız insanlara acıdı. - She sympathized with those unfortunate people.

unfortunate
makus
unfortunate
{i} şanssız kimse
unfortunate
nasipsiz
unfortunate
bahtsız kimse
unfortunate
olumsuzluk getiren
unfortunate
kötü

Maalesef kötü haberlerim var. - Unfortunately, I have bad news.

Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil. - Unfortunately, my teachers are not the worst ones.

unfortunate
uygunsuz
unfortunate
bahtsız
unfortunate
yersiz
unfortunate
{s} aksi

Hayır, ne yazık ki; aksine. - No, unfortunately; on the contrary.

unfortunate
{s} mutsuz
unfortunate
(sıfat) şanssız, mutsuz, tâlihsiz, bahtsız, başarısız, aksi
unfortunate
(isim) şanssız kimse
unfortunate
maalesef

Maalesef, söylenti gerçektir. - Unfortunately, that rumor is true.

Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı. - Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.

English - English
unfortunate
an unlucky person

    Hyphenation

    an un·lu·cky per·son

    Turkish pronunciation

    ın ınlʌki pırsın

    Pronunciation

    /ən ənˈləkē ˈpərsən/ /ən ənˈlʌkiː ˈpɜrsən/
Favorites