Gezilerinde çok bagaj taşımaz.
- He doesn't carry much baggage on his trips.
Adımına dikkat et, yoksa bagajda yoculuk yapacaksın.
- Watch your step, or else you will trip on the baggage.
Kadın bir portakal yiyor.
- The woman eats an orange.
O bencil bir kadındır.
- She is a selfish woman.
Şu kadın onun karısı olmalı.
- That woman must be his wife.
İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.
- Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
Şu kadını görüyor musun? O benim eşim.
- Do you see that woman? She's my wife.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
- My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
Polonyalı bir bayanla evlendim.
- I am married to a Polish woman.
Güzel bir Estonyalı bayanla evleneceğim.
- I will marry a beautiful Estonian woman.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.
- The home is the woman's world, the world is the man's home.
Kyoko benim için valizimi taşıyacak kadar yeterince kibardı.
- Kyoko was kind enough to carry my baggage for me.
Benim yalnızca bu valizim var.
- I only have this baggage.
DA: You faggot, you; don't let on you don't know.
... Man or woman, I don't mind, over there. ...
... Woman: OH HELP! HE STOLE MY PURSE! ...