Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
- We must sleep at least seven hours a day.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.
- I made a long journey last year.
Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
- I want to ask them when their wedding day is.
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Gelecek ay geziye çıkıyoruz.
- We are going on a journey next month.
Gezinin amacı, büyükanneyi ziyaret etmekti.
- The object of the journey was to visit Grandma.
Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
Gündüzler gittikçe daha çok ısınıyor.
- The days are getting warmer and warmer.
Tom ve Mary gece ve gündüz kadar farklı.
- Tom and Mary are as different as night and day.
Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.
- He was regarded as the greatest writer of the day.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Tom yetmişinci doğum gününden sadece bir gün sonra öldü.
- Tom died just one day after his seventieth birthday.
Onüçüncü doğum gününden birkaç gün sonra Tony de okulu bıraktı.
- A few days after his thirteenth birthday, Tony left school, too.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We are going on a journey next month.
Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- They finished eighty miles' journey.
She was chosen from ten thousand applicants.
- O, on bin adaydan seçildi.
Applicants are requested to apply in person.
- Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
Dwight Eisenhower was the candidate for president.
- Dwight Eisenhower bir başkan adayıydı.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
... wake up hungry, they’re hungry all day and they go to sleep hungry. A billion people ...
... For example, for me, since day one when I applied for that ...