dolaş

listen to the pronunciation of dolaş
Türkçe - İngilizce
circulate

He circulated from table to table at the reception. - Kabulde masadan masaya dolaştı.

I become a transparent eyeball; I am nothing; I see all; the currents of the Universal Being circulate through me; I am part or particle of God. - Ben saydam bir göz küresi olurum; ben hiçbir şeyim; Ben her şeyi görürüm; Evrensel varlığın akımları beni dolaşır; Ben Allah'ın parçası ya da parçacığıyım.

got about
cruise along
{f} stroll

I spent my time strolling about the streets. - Zamanımı sokaklarda dolaşarak harcadım.

Let's stroll around the bazaar! - Çarşının etrafında dolaşalım.

take trips
divagate
get about
{f} cruise

Tom cruised down Park Street in his new sports car. - Tom yeni spor arabasıyla Park Caddesinde dolaştı.

ek dolaş olmak
colloq . to bother, pester
sarmaş dolaş
1. locked in a close embrace. 2. on very friendly terms with each other
sarmaş dolaş
in a close embrace
sarmaş dolaş kuzu dolması olmak
to become firm friends, become inseparable friends
sarmaş dolaş olma
necking
sarmaş dolaş olmak
1. to be locked in a close embrace. 2. to become firm friends, become inseparable friends
sarmaş dolaş olmak
neck
sarmaş dolaş olmak
embrace
sarmaş dolaş olmak
to be locked in a close embrace
sarmaş dolaş öpüşmek
snog
Türkçe - Türkçe
bakınız: sarmaş dolaş
sarmaş dolaş
Birbirine sarılıp kucaklaşmış bir durumda
dolaş