doing duty for another; officiating; as, an acting superintendent

listen to the pronunciation of doing duty for another; officiating; as, an acting superintendent
İngilizce - Türkçe

doing duty for another; officiating; as, an acting superintendent teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

acting
(Tiyatro) sahneleme
acting
vekalet eden
acting
vekil

Tom, komitenin başkan vekili oldu. - Tom became the acting chairman of the committee.

acting
{f} rol yap

Ben rol yapmayı ve şarkı söylemeyi severim. - I love acting and singing.

O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor. - He isn't really sad; he's only acting.

acting
yerine bakan
acting
(isim) oyunculuk, oyun, oynama, temsil
acting
vekil olan
acting
{i} temsil
acting
{s} hareket eden
acting
{i} oyunculuk

On bir yaşından beri, Jane filmlerde oyunculuk yapıyor. - Jane has been acting in films since she was eleven.

Tom benim oyunculuk sınıfında. - Tom is in my acting class.

acting
{s} vekâlet eden
acting
{s} vekâlet eden, vekil: acting president başkan vekili
acting
{s} davranan

Patlamadan hemen önce, şüpheli bir biçimde davranan bir adam görüldü. - A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.

Bugün bir kral gibi davranan bir çocuk yarın bir zalim gibi davranır. - Today a child acting like a king, tomorrow a tyrant.

acting
{i} oyun

Onun oyunculuğu mükemmeldi. - His acting left nothing to be desired.

On bir yaşından beri, Jane filmlerde oyunculuk yapıyor. - Jane has been acting in films since she was eleven.

acting
(sıfat) davranan, hareket eden, yapan, vekâlet eden, temsil eden, sahnelenebilen
acting
(Askeri) VEKİL: Başka bir rütbe veya sıfatla geçici olarak iş gören; birinin yerine vekalet eden, bakan
acting
{s} yapan
acting
rol yapma

Ben rol yapmayı ve şarkı söylemeyi severim. - I love acting and singing.

Ben senin rol yapma şeklini beğenmiyorum. - I don't like the way you're acting.

acting
{s} sahnelenebilen
İngilizce - İngilizce
acting
doing duty for another; officiating; as, an acting superintendent