dizmek

listen to the pronunciation of dizmek
Türkçe - İngilizce
align
rank
line up
collate
echeloning
dispose
line
lay
arrange in a row
to line up, arrange (things) in a row, series, or in order
set in type
marshal
set
juxtapose
print. to typeset; to compose, set (type)
range
set up in type
to arrange, to align, to lay, to dispose; to string; to compose, to set, to typeset
string
set out
aline
draw up
to string (beads, tobacco leaves, etc.)
array
arrange
compose
diz
{i} knee

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place. - Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

sıraya dizmek
array
sıraya dizmek
(Hukuk) align
diz
{f} array
boncuk dizmek
string
dizme
(Bilgisayar) arrange
dizme
line up
diz
{f} strung
diz
{f} sort
dizme
arrayal
ipe dizmek
thread
Diz
dız
diz
in knees
dizme
{i} juxtaposition
aralıklı dizmek
space
boncuk dizmek
bead
boncukları ipe dizmek
thread beads
diz
(at) stifle
diz
bridle
dizme
setting
dizme
aligning
dizme
arranging
film ile dizmek
phototypeset
film ile dizmek
photocompose
ipe dizmek
to string
ipe dizmek
string
kartları aleyhine dizmek
stack the cards against smb
kurşuna dizmek
to execute (someone) by shooting him/her, send (someone) to the firing squad
kurşuna dizmek
fusillade
kâğıtları dizmek
stack the cards
paralel olarak dizmek
echelon
sıraya dizmek
put in train
sıraya dizmek
to align
sıraya dizmek
turn out
yeniden dizmek
recompose
Türkçe - Türkçe
Bazı nesneleri ipliğe, tele vb.ne geçirmek
Düzenlemek, hazırlamak: "Daha önce kahvaltıyı gül motifli, basma örtülü küçük masaya dizmişti."- H. Taner
Bazı nesneleri ipliğe, tele vb.ne geçirmek: "Ortada, hasırların üstünde yığılı tütün yapraklarının etrafında, ana, iki kız oturmuş tütün diziyorlardı."- N. Cumalı
Harfleri yan yana getirerek yazı düzenlemek
Yan yana veya üst üste sıralamak: "Odanın ortasına üç ayaklı masayı koymuş, etrafına sandalyeleri diziyordu."- P. Safa
Yan yana veya üst üste sıralamak
Düzenlemek, hazırlamak
Diz
(Osmanlı Dönemi) AYN
DİZ
(Osmanlı Dönemi) (E) f. Levn, renk
DİZ
(Osmanlı Dönemi) f. Kal'a, sur
diz
Nizam, saf, sıra, katar
diz
Uyluk ile kaval kemiğinin buluştuğu eklem yeri
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer: "Köşeye yaslanmış, bir dizini altına almış, öteki dizini dikmiş, kolunu da uzatmış, anlatıyordu."- M. Ş. Esendal
diz
Bacak ile baldır kemiklerinin bağlanma yeri
diz
Oturulduğunda uyluğun üst yanı
diz
iran hükümdarı Hüsrev'in yağız atına verilen ad
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer
dizme
Dizmek işi
dizme
Evin içindeki tahta duvar
dizme
Ahşap evlerin içindeki tahta bölme
dizmek