dinlenmek

listen to the pronunciation of dinlenmek
Türkçe - İngilizce
{f} rest

Tom, who had been working all day, wanted to have a rest. - Tom, bütün gün çalışıyordu, dinlenmek istedi.

I feel like taking a rest. - Canım dinlenmek istiyor.

relax
to rest, relax
to be obeyed
listen
catch one's breath
be obeyed
obeyed
unwind
get rest
be listened
to be listened
listened
take a rest

The city has a wonderful place to take a rest. - Şehirin dinlenmek için harika bir yeri vardır.

I wanted to take a rest. - Ben dinlenmek istedim.

sit back
to be set aside (to mellow, to rise, to settle)
repose oneself
lie up
repose
recreate oneself
lie back
to be listened; to be obeyed; to rest, to relax istirahat etmek
recess

Would you like to take a recess? - Dinlenmek ister misin?

refresh oneself
have a rest

I have no time to have a rest. - Dinlenmek için vaktim yok.

Tom, who had been working all day, wanted to have a rest. - Tom, bütün gün çalışıyordu, dinlenmek istedi.

(deyim) wind down
breath
refresh
{k} put one's feet up
dinlenme
relaxation

What do you do for relaxation? - Dinlenmek için ne yapıyorsun?

dinlenme
rest

Mary hopes to rest a lot during her vacation. - Mary, tatili sırasında dinlenmeyi çok ümit ediyor.

I advised him to take a rest. - Ben ona dinlenmesini tavsiye ettim.

dinlenmek işi
turnaround
dinlenmek için demirleme
(Askeri) resting anchorage
dinlenmek için yeşil alan
(Askeri) relaxation greenery area
dinlen
lounge
dinlen
rest

An old man was at rest under the tree. - Yaşlı bir adam ağacın altında dinleniyordu.

Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay. - Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.

dinlenme
breathing-space
dinlenme
interlude
dinlenme
break

I suggest that you take a break and cool off a little. - Bir mola vermeni ve biraz dinlenmeni öneriyorum.

If Jane does not rest more, she may have a nervous breakdown. - Eğer Jane daha fazla dinlenmezse, O bir sinir krizi geçirebilir.

dinlenme
retreat
dinlenme
recovery
dinlenme
resort
dinlenme
turnaround
dinlen
{f} rested
dinlenme
recreation
dinlenme
breathing spell
dinlenme
refreshment
dinlenme
recessing
dinlenme
recumbency
dinlenme
respite
dinlenme
rest, relaxation, recreation, respite
dinlenme
breathing space
dinlenme
repose
dinlenme
recess

Would you like to take a recess? - Dinlenmek ister misin?

Türkçe - Türkçe
Dinleme işine konu olmak: "Dinlenilmediğini zannetmesine onun galiba canı sıkılmıştı."- R. N. Güntekin. Önemsenmek, öğüdü yerine getirilmek
Dinleme işine konu olmak
Güç kazanmak için çalışmaya ara vermek, yorgunluğunu gidermek, istirahat etmek
Önemsenmek, öğüdü yerine getirilmek
Bazı yiyecek ve içeceklerin tadını arttırmak, kolay pişmesini sağlamak gibi sebeplerle bir süre bekletmek
Güç kazanmak için çalışmaya ara vermek, yorgunluğunu gidermek, istirahat etmek: "Pervin biraz dinlendikten sonra ayağa kalktı."- P. Safa
(Osmanlı Dönemi) RAHAT
istirahat etmek
Dinlenme
(Hukuk) TESE ÜL
dinlenme
Dinlenmek işi, istirahat
dinlenme
Dinlenmek işi, istirahat: "Kendisine bir yere oturup dinlenmeyi teklif ettim."- A. Haşim
dinlenme
Dinlenmek işi
dinlenme
Dinlenmek (II) işi
dinlenme
(Osmanlı Dönemi) istirahât
dinlenmek