There is no room to doubt that he is a gifted artist.
- Onun yetenekli bir sanatçı olduğundan şüphe etmeye yer yok.
You're a very gifted artist.
- Çok yetenekli bir sanatçısın.
Who do you believe is the most capable?
- Kimin en yetenekli olduğunu düşünüyorsun?
Tom is a very capable teacher.
- Tom, çok yetenekli bir öğretmen.
Tom is a talented actor.
- Tom yetenekli bir aktör.
Tom is one of the most talented people I know.
- Tom tanıdığım en yetenekli insanlardan biridir.
Joseph is a skilled economist.
- Joseph yetenekli bir ekonomisttir.
He's skilled at videogames.
- O video oyunlarında yetenekli birisi.
Tom is an able cricket player.
- Tom yetenekli bir kriket oyuncusudur.
An able sportsman should be brave.
- Yetenekli bir sporcu cesur olmalı.
He had two or three rather competent assistants.
- İki ya da üç tane oldukça yetenekli asistanı vardı.
Tom and Mary are both very competent teachers.
- Tom ve Mary her ikisi de çok yetenekli öğretmenler.
That actor is both handsome and skillful.
- Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
Penguins are accomplished swimmers.
- Penguenler yetenekli yüzücülerdir.
Tom is an accomplished swimmer.
- Tom yetenekli bir yüzücüdür.
You have great talent. You are truly gifted.
- Senin harika yeteneğin var. Sen gerçekten yeteneklisin.
He has a good art of talking.
- O, konuşma sanatında yeteneklidir.
I wasn't very efficient.
- Çok yetenekli değildim.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
We were incredibly intelligent about some of the hazards that we faced.
- Biz karşılaştığımız tehlikelerin bazıları hakkında inanılmaz yetenekliydik.
The team needs more skillful players.
- Bu takımın daha yetenekli oyunculara ihtiyacı var.
Lisa is so skillful that she can even make screws and similar small objects for herself.
- Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.
We admit that he is a man of ability.
- Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
I showed them the difference of ability.
- Yetenek farkını onlara gösterdim.
The amateur singer won first in the talent show hands down.
- Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
Talent for music runs in their blood.
- Müzik için yetenek onların kanında akar.
The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
Tom is a skillful carpenter.
- Tom yetenekli bir marangozdur.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.
I think if I talked more often with a native speaker, my English skills would improve quickly.
- Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.
He boasted about his skills.
- O, yetenekleri hakkında övündü.
You're a very gifted artist.
- Çok yetenekli bir sanatçısın.
She is a gifted artist.
- Yetenekli bir sanatçıdır.
That actor is both handsome and skillful.
- Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
- O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
You can't know his merits by his appearance.
- Onun görünüşüyle yeteneklerini bilemezsin.
I finally passed the aptitude test for higher management studies.
- Ben yüksek yönetim çalışmaları için nihayet yetenek sınavını geçtim.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
You have good instincts.
- Senin güzel yeteneklerin var.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.