He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
The dictionary contains about half a million words.
- Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
I have been waiting for almost half an hour.
- Neredeyse yarım saattir bekliyorum.
Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekle.
He's a sloppy kisser.
- O bir yarım yamalak öpücü.
Tom does sloppy work.
- Tom yarım yamalak iş yapar.
Seasons are reversed in the southern hemisphere.
- Mevsimler Güney yarım kürede tersine çevrilir.
Mars contains highlands which occur in the southern hemisphere.
- Mars güney yarım kürede oluşan yaylalar içeriyor.
The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerin sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.
They sat in a semi-circle.
- Onlar bir yarım daire içine oturdular.
Mary placed the chairs in a semicircle.
- Mary sandalyeleri yarım daire şeklinde yerleştirdi.
The teacher asked the students to draw their desks together into a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerin hep birlikte masalarını yarım daire şeklinde düzenlemelerini istedi.
I bought half a dozen eggs.
- Yarım düzine yumurta aldım.
They each have half a dozen grandchildren, but Tom has more granddaughters, as Mary has only grandsons.
- Onların her birinin yarım düzine torunları var ama Mary'nin sadece erkek torunları varken Tom'un daha fazla kız torunları var.
I hate unfinished business.
- Yarım kalmış işten nefret ederim.
Tom doesn't like to leave anything unfinished.
- Tom bir şeyi yarım kalmış bırakmayı sevmiyor.