You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
Regardless of what he does, he does it well.
- Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
He doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
I'm doing this for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Can you do it in one day?
- Onu bir günde yapabilir misin?
I want to do it myself.
- Onu kendim yapmak istiyorum.
Beer bottles are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
This table is made of wood.
- Bu masa tahtadan yapılmıştır.
He is afraid of making mistakes.
- Hata yapmaktan korkuyor.
Tom worries about making mistakes at work.
- Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
They assisted him in performing the operation.
- Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.
The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died.
- Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.
She can't have done such a thing.
- O öyle bir şey yapmış olamaz.
If it had not been for her help, you would never have done it.
- Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
She made up her face in 20 minutes.
- O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
She has made up her mind to go to America to study.
- O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
What did you make of that?
- Onunla ilgili ne yaptın?
What do you make of that?
- Onunla ilgili ne yaparsın?
Parliamentary elections will be held in Germany in 2017.
- Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
- Konferans öbür gün yapılacak.
They made John chairman of the committee.
- Onlar John'ı komite başkanı yaptı.
They voted to create a committee.
- Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.
Butter is made from cream.
- Tereyağı kaymaktan yapılır.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.
I know you can make it.
- Yapabileceğini biliyorum.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
Many atrocities were committed during the war.
- Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.