yapılandırmak

listen to the pronunciation of yapılandırmak
Türkisch - Englisch

Definition von yapılandırmak im Türkisch Englisch wörterbuch

yapı
construction

The rightmost lane is now under construction. - En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.

A new road is under construction. - Yeni bir yol yapım aşamasındadır.

yapı
structure

This is the most massive structure I have ever seen. - Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapıdır.

All the elements of a data structure are public by default. - Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.

yapı
{i} mold

A man cannot be made in a mold. - Bir insan, bir kalıp içinde yapılamaz.

yapı
{i} mould
yapı
constitution

She has a robust constitution. - Onun sağlam bir yapısı var.

yapı
(a) building, edifice, (a) construction, (a) structure
yapı
building

They are building a house. - Onlar bir ev yapıyorlar.

This building is a capsule hotel lodging men and women. - Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.

yapı
{i} frame

This is a picture frame made of plastic. - Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.

The whole framework was made of iron. - Bütün iskelet demirden yapıldı.

yapı
makeup, character, personality (of someone)
yapı
structural

Structurally it's in good shape. - Yapısal olarak iyi durumda.

This building is not structurally sound. - Bu bina yapısal olarak sağlam değil.

yapı
{i} architecture
yapı
{i} texture
yapı
{i} habit
yapı
{i} form

No formal action was taken. - Resmi bir işlem yapılmadı.

It is important that you attach your photo to the application form. - Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.

yapılandırma
(Bilgisayar) config

I need to configure this server with an appropriate firewall system. - Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.

You can adjust game configuration options when starting the game for the first time. - Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.

yapı
{i} make

He knows how to make a radio. - Nasıl bir radyo yapılacağını bilir.

Make yourself presentable. - Kendinizi prezentabl yapın.

yapı
(Denizbilim) strucure
yapı
(Bilgisayar) construct

All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive. - Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.

Tom worked for a construction company in Boston. - Tom Boston'da bir yapı şirketi için çalıştı.

yapı
civil work
yapı
make-up
yapı
(Dilbilim) usage
yapı
(Politika, Siyaset) breakdown
yapı
temperament
yapı
set-up
yapı
pattern

The tourists scare away the animals and disrupt their natural activity patterns. - Turistler hayvanları korkuturlar ve onların doğal aktivite yapılarını bozarlar.

India ink produces an interesting pattern when used as a dye. - Çini mürekkebi boya olarak kullanıldığı zaman ilginç bir yapı üretir.

yapı
(Jeoloji) constraction
yapı
configuration

You can adjust game configuration options when starting the game for the first time. - Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.

It is necessary to look more carefully into the demographic configuration of this region. - Bu bölgenin demografik yapısına daha dikkatli bakılması gerekir.

yapı
design
yapı
dwelling
yapı
works

He works as a teacher, but actually he's a vampire. - Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.

It works exactly as advertised. - O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.

yapı
{i} conformation
yapılandırma
(Biyokimya) constitution
yapılandırma
commissioning
yapılandırma
(Bilgisayar) configure

I need to configure this server with an appropriate firewall system. - Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.

yapılandırma
(Bilgisayar) configuring
yapı
vein
yapı
build

The money was appropriated for building the gymnasium. - Para spor salonunun yapımı için ayrılmıştır.

They are building a house. - Onlar bir ev yapıyorlar.

yapı
morpho-
yapı
chemistry

Do you study chemistry? - Kimya öğrenimi yapıyor musun?

Tom is majoring in chemistry. - Tom kimyada ihtisas yapıyor.

yapı
stucture
yapılandırma
Configuration

I also tried a couple of configurations with my laptop.

You can adjust game configuration options when starting the game for the first time. - Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.

yapı
corpus
yapı
composition
yapı
contexture
yapı
blood

Tom was given a blood transfusion. - Tom'a kan nakli yapıldı.

yapı
(Hukuk) construction, structure
yapı
make, origin: Alman yapısı bir tabanca a revolver made in Germany/a German-made revolver
yapı
being

I was disappointed at there being so little to do. - Yapılacak çok az şey olması beni hayal kırıklığına uğrattı.

Tom said he liked what she had made for dinner, but he was only being polite. - Tom onun akşam yemeği için yaptığını beğendiğini söyledi fakat o sadece kibarlık yapıyordu.

yapı
framework

The building will be made of concrete on a steel framework. - Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.

The whole framework was made of iron. - Bütün iskelet demirden yapıldı.

yapı
building, construction: Herkeste bir yapı hevesi başladı. Everyone was seized with a desire to build
yapı
build, structure; constitution; physique; frame
yapı
building, construction, edifice " bina; structure" " strüktür; fabric; configuration, conformation; (beden) build; temperament, disposition
yapı
fiber

These warm socks are made from alpaca fiber. - Bu kışlık çoraplar alpaka liften yapılır.

Muscles are made of hundreds of thin fibers. - Kaslar yüzlerce ince liften yapılmıştır.

yapı
disposition
yapı
edifice

The new edifice of the theatre looks very splendid. - Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.

yapı
make up
yapı
fabric

The dress is made of a thin fabric. - Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır.

Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen. - Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.

yapı
erection
yapı
fibre

These socks are made from bamboo fibre. - Bu çoraplar bambu lifinden yapılır.

yapı
habit of body
yapı
{i} strain
yapı
{i} presence
yapı
{i} quality

The life preserver must be made of high quality materials. - Cankurtaran yüksek kaliteli malzemelerden yapılmış olmalıdır.

These hand-made articles differ in quality. - Bu el yapımı eşyalar kalite olarak farklıdır.

yapı
artifact
yapı
gestalt
yapı
setup
yapı
homologue
yapı
{i} Nature

Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well. - Ölüm, doğanın gizlemesi gereken iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.

yapı
{i} organism

Visible from space, the Great Barrier Reef is the largest structure on Earth made by living organisms. - Uzaydan görülebilen Great Barrier Reef, canlı organizmalar tarafından yapılan dünyadaki en büyük yapıdır.

yapı
{i} making

I object to his making private calls on this phone. - Ben bu telefondan özel arama yapılmasına karşıyım.

My mother gave me a pair of gloves of her own making. - Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.

yapı
{i} system

More information on the system structure is available in the Features section. - Sistem yapısı hakkında daha fazla bilgi, özellikler bölümünde mevcuttur.

The majority of big banks are introducing this system. - Büyük bankaların çoğunluğu bu sisteme geçiş yapıyor.

Türkisch - Türkisch
Oluşturmak
Düzenlemek
Yapılı duruma getirmek
Yapı
örgü
Yapı
strüktür
Yapı
konstrüksiyonstrüktür
Yapı
(Hukuk) EBNİYE
Yapı
(Hukuk) STATÜ
Yapı
bina
Yapı
mimari
yapı
Bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür. Ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün
yapı
Yapma, oluşturma, ortaya konulma, meydana getirme
yapı
Canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü, bünye, strüktür: "Yapısı sağlam, güzel bir erkekti."- Y. Z. Ortaç
yapı
Parçaları ve ögeleri arasında yasaya uygunluk, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge veya bütün, strüktür
yapı
Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina
yapı
Ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün
yapı
Bal peteği
yapı
Yapılmakta olan konut, yol, köprü vb. inşaat
yapı
Bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür
yapı
Canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü, bünye, strüktür
yapılandırma
Yapılandırmak işi
yapılandırmak
Favoriten