yaşlarında

listen to the pronunciation of yaşlarında
Türkisch - Englisch
at the age of
yaş
age

His niece is attractive and mature for her age. - Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.

Because of his age, my grandfather doesn't hear well. - Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.

yaş
wet

Tom's eyes were wet with tears. - Tom'un gözleri göz yaşları yüzünden ıslaktı.

I used to wet the bed when I was small, but I grew out of it by the time I was seven. - Küçükken yatağımı ıslatırdım fakat yedi yaşına gelmeden önce vazgeçtim.

yaş
humid
yaş
dank
yaş
sappy
yaş
year; winter
yaş
{i} year

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

When Justin Bieber started his music career, he was fourteen years old. - Justin Bieber müzik kariyerine başladığında on dört yaşındaydı.

yaş
fresh

That fish lives in fresh water. - O balık tatlı suda yaşar.

Take a fresh look at your lifestyle. - Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın.

yaş
(Gıda) moisture
yaş
vintage
yaş
new

The older you get, the more difficult it becomes to learn a new language. - Ne kadar yaşlanırsan, yeni bir dili öğrenmek o kadar zor olur.

John lives in New York. - John New York'ta yaşar.

yaş
young

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

She is five years younger than me. - O, benden beş yaş küçük.

yaş
in age
doksan yaşlarında
nonagenarian
elli yaşlarında
quinquagenarian
kırk yaşlarında
forthy something
kırk yaşlarında
quadragenarian
otuz yaşlarında
thirty something
seksen yaşlarında olan
octogenarian
yaş
damp; moist
yaş
slang bad, rough, tough
yaş
slang alcohol, liquor, booze
yaş
tears (in a person's eyes): bir damla yaş a tear
yaş
fresh (fruit) (as opposed to dried)
yaş
tear

Tears came to my eyes. - Gözlerimden yaşlar geldi.

My mother looked at me with tears in her eyes. - Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.

yaş
clammy
yaş
time of life

The best time of life is when we are young. - Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.

The best time of life is when you are young. - Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.

yaş
unseasoned
yetmiş yaşlarında
septuagenarian

Tom is a septuagenarian. - Tom yetmiş yaşlarında bir kimsedir.

yirmi yaşlarında
twenty something
yaşlarında
Favoriten