unpremeditated

listen to the pronunciation of unpremeditated
Englisch - Türkisch
kasltsız
{s} önceden plânlanmamış
{s} kasıtsız
{s} önceden tasarlanmamış
önceden tasarlanmamı
unpremeditated expansion of a war
(Askeri) BEKLENMEDİK ŞEKİLDE GENİŞLEMİŞ SAVAŞ: Bu terim kullanılmamalıdır. Bak "escalatıon"
unpremeditated war
(Askeri) BEKLENMEYEN SAVAŞ: Bu terim kullanılmamalıdır. Bak "accidental attack"
impulsive
{s} düşünmeden hareket eden
impulsive
{s} düşüncesiz

Tom düşüncesiz bir alıcı. - Tom is an impulsive buyer.

Tom biraz düşüncesiz, değil mi? - Tom is a little impulsive, isn't he?

impulsive
(Tıp) impulsif
impulsive
dürtüsel

Tom dürtüsel ve bencildir. - Tom is impulsive and self-centered.

Tom, Mary'nin dürtüsel olduğunu söyledi. - Tom said that Mary was impulsive.

impulsive
atılgan
impulsive
itici

İtici olmak için kötü bir zaman. - It's a bad time to be impulsive.

Tom itici ve sabırsız. - Tom is impulsive and impatient.

impulsive
düşüncesizce hareket eden
impulsive
(makine) Çok kısa zamanda veya aralıklı olarak tesirini gösteren (kuvvet)
impulsive
Tahrik edici, teşvik edici
impulsive
{s} düşüncesizce davranan
impulsive
{s} ruhb. tepisel
impulsive
impulsiveness düşünmeden hareket etme
impulsive
{s} dürtücü
impulsive
birdenbire
impulsive
çok kısa zamanda veya aralıklı olarak tesirini gösteren impulsively düşünmeden
impulsive
(Askeri) Düşüncesizce hareket eden, tahrik edici
impulsive
(Tıp) Harekete yöneltici, itici, zorlayıcı
Englisch - Englisch
Performed, but not planned or thought out in advance; extemporaneous, but not unintentional
{a} not studied beforehand
{s} not premeditated, not preconceived
not prepared or planned in advance; "asked an unpremeditated question"
not premeditated
impulsive
unpremeditatedly
In a unpremeditated manner; without prior planning
unpremeditated
Favoriten