Ben dün beklenmedik bir şekilde otobüste benim eski bir arkadaşla karşılaştım.
- I unexpectedly met an old friend of mine on the bus yesterday.
Ben, onun beklenmedik ziyaretinden mutlu oldum.
- I was happy for her unexpected visit.
O, gerçeği öğrendiğinde, ona büyük sürpriz oldu.
- Great was her surprise when she knew the fact.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a nice surprise!
Depremin ardından, insanlar şaşkınlıkla yerdeki derin çukura baktılar.
- After the earthquake, people stared into the deep hole in the ground in surprise.
Mary şaşkınlıkla ona baktı.
- Mary stared back at him in surprise.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
- One thing's for sure: you can expect the unexpected.
Tom için, kovulmak beklenmeyen bir şoktu.
- For Tom, getting fired was an unexpected shock.
Ne beklenmeyen bir zevk!
- What an unexpected pleasure!
Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
- Our army took the kingdom by surprise.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
- And then something unexpected occurred.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
- Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Sizden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
Ne beklenmedik bir sürpriz!
- What an unexpected surprise!
Tom Mary'ye sürpriz yapmak istedi.
- Tom wanted to surprise Mary.
Ona sürpriz yapmak istedim.
- I wanted to surprise her.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
- He appeared unexpectedly after three years of absence.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
- Suddenly, something unexpected happened.
O ansızın sana aptal dedi.
- He unexpectedly called you stupid.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
- Happiness is always unexpected.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
- We don't like unexpected guests.