to put constraint upon; to restrain; to confine; to keep within bounds

listen to the pronunciation of to put constraint upon; to restrain; to confine; to keep within bounds
Englisch - Türkisch

Definition von to put constraint upon; to restrain; to confine; to keep within bounds im Englisch Türkisch wörterbuch

contain
{f} tutmak
contain
baskı altında tutmak
contain
içermek

Bu bira %5 alkol içermektedir. - This beer contains 5% alcohol.

Kutu bir Mezepotamya heykeli içermektedir. - The box contains a Mesopotamian statue.

contain
zaptetmek
contain
kapsamak
contain
içer

Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu. - The suitcase contained nothing but dirty clothes.

Davet içeren zarfın üstüne adres yazdım. - I addressed the envelope containing the invitation.

contain
{f} içine almak
contain
Baskılamak, baskı altında tutmak

Doctors are trying to contain disease.

contain
Tazammun etmek
contain
f. 1. kapsamak, içermek, içine almak. 2. kontrol altına almak, tutmak
contain
Bir duyguyu kontrol etmek, içinde tutmak, dışa vurmamak

I couldn’t contain my excitement any longer.

contain
{f} kontrol altına almak, tutmak. contain/have overtones ... izleri taşımak, -de ... izleri/havası olmak: This story has political overtones. Bu hikâyede siyasi bir hava var
contain
(Askeri) TESPİT ETMEK, BASKI ALTINDA TUTMAK: Düşman kuvvetlerini durdurmak, tutmak, kuşatmak veya başka yerde kullanılmak üzere bir kısmının geri geri çekilmesine engel olmak ve faaliyetlerini cephenin belli bir yerine bağlamak. Ayrıca bakınız: "hold"
contain
(fiil) kapsamak, içermek, eşit olmak, içine almak, ihtiva etmek, frenlemek; tutmak, zaptetmek
contain
kontrol altma almak
contain
yük gemisine yükletilecek iri sandık veya mavna
Englisch - Englisch
contain
to put constraint upon; to restrain; to confine; to keep within bounds
Favoriten