Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
- Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
Tarla kır çiçekleriyle dolu.
- The field is full of wild flowers.
Tom'un çalışma alanı hukuktur.
- Tom's field of study is law.
Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
Sahada yeşil çim var.
- There is green grass on the field.
Saha gezisini çok eğitici buldum.
- I found the field trip very educational.
Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.
- The wounded soldiers were left in the field.
O benim çalışma alanım değil.
- That is not my field of work.
Ana çalışma alanınız nedir?
- What's your major field of study?
Canım kırlarda dans etmek istiyor.
- I feel like dancing in the fields.
Kırsalda altı koyun vardı.
- There were six sheep in the field.
Onlar bir Amerikan sahra hastanesine tahliye ediliyorlar.
- They are evacuated to an American field hospital.
Dünyada dağlar, ormanlar, tarım arazileri, hayvanlar ve insanlar vardır.
- Earth has mountains, forests, fields, animals and people.
Arazi güzel yeşil çimlerle kaplıdır.
- The field is covered in nice green grass.
Meralarda dolaşmayı severim.
- I like to roam about the fields.
Tom'un çalışma alanı hukuktur.
- Tom's field of study is law.
Siyah insanlar pamuk tarlalarında çalışmak için zorlandılar.
- Black people were compelled to work in cotton fields.
Bilgisayarlar her yeri işgal etti.
- Computers have invaded every field.
İnek çayırda otluyor.
- The cow is grazing in the field.
soccer field.
The set of rational numbers, \mathbb{Q}, is the prototypical field.
gold field or goldfield.
He was an expert in the field of Chinese history.
She will field questions immediately after her presentation.
... a perfect ellipse. It's moving in an inverse square force field. I've been tracking it ...
... watching obscure European track and field ...