taraftarlık

listen to the pronunciation of taraftarlık
Türkisch - Englisch
adherence, advocacy
favour [Brit.]
partisanship, partiality, advocacy
partiality, partisanship
favor
partisanship
advocacy
{i} favour
taraftar
supporter

The speech made by the president yesterday delighted his supporters. - Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.

His supporters were afraid. - Taraftarları korkuyorlardı.

taraftar
follower
taraftar
fan

The fans watched him kick the ball into the goal. - Taraftarlar, onun topu ağlara göndermesini izledi.

There were a lot of excited fans in the stadium. - Stadyumda bir sürü coşkulu taraftar vardı.

taraftar
advocate
taraftar
exponent
taraftar
backer
taraftar
cohort
taraftar
partizan
taraftar
epigone
taraftar
ad here
taraftar
protagonist
taraftar
adherent

The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it. - Mormonlar çok eşliliği yasa dışı ilan ettiler fakat bazı taraftarları onu hâlâ uyguluyor.

Christianity has many adherents. - Hristiyanlığın birçok taraftarı vardır.

taraftar
sports fan
taraftar
votary
taraftar
Supporter, follower, fan
taraftar
{i} PRO
taraftar
favourable [Brit.]
taraftar
supporter, follower, advocate, partisan, adherent
taraftar
sympathetic
taraftar
favorable
taraftar
sympathizer
taraftar
side
taraftar
partisan
taraftar
{s} favourable
Türkisch - Türkisch
Yandaşlık
taraftarlık etmek
Bir tarafı tutmak, bir yanı desteklemek
taraftar
Yan tutan, bir yanı destekleyen (kimse), yandaş
taraftar
Yan tutan, bir yanı destekleyen kimse, yandaş: "Siz işin olmaması taraftarısınız."- A. Gündüz
taraftar
Sporcunun veya sporcuların temsil ettikleri renklere, kulübe veya bayrağa bağlanan kimse
taraftar
Sporcunun veya sporcuların temsil ettikleri renklere, kulübe veya bayrağa bağlanan kimse: "Taraftara aklını peynir ekmekle yediren çılgın ve ilkel spor basını bu örnek karşısında kına yakabilir."- T. Dursun K
taraftarlık
Favoriten