Evliyim ve iki oğlum var.
- Ich bin verheiratet und habe zwei Söhne.
Mary oğlundan güzel çiçekler aldı.
- Mary bekam schöne Blumen von ihrem Sohn.
Oğulların, huzursuz çocuklar.
- Seine Söhne sind unruhige Kinder.
Oğullarına John adı verdiler.
- Sie nannten ihren Sohn John.
Tom oğullarını öldüren kaza için Mary'yi suçladı.
- Tom blamed Mary for the accident that killed their son.
O, oğullarına kötü davrandı.
- He behaved badly to his sons.
Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu
- His wife bore him two daughters and a son.
Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.
- Tom told his son the story about a monster that ate children.
Onun oğlu ünlü bir piyanist oldu.
- His son became a famous pianist.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Oğlumuz savaşta öldü.
- Our son died during the war.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.
Tom bana onun için bir erkek evlat gibi olduğumu söyledi.
- Tom told me I was like a son to him.
Like father, like son.
- Wie der Vater, so der Sohn.
Generally, who visits their parents more, sons or daughters?
- Wer besucht im Allgemeinen öfter seine Eltern, die Söhne oder die Töchter?
He is the son of a wealthy family.
- Er ist der Sohn einer reichen Familie.
My grandson is the son of my son.
- Mein Enkel ist der Sohn meines Sohnes.