silahlandırma

listen to the pronunciation of silahlandırma
Türkisch - Englisch
armament
armament
arming
arm

They asked for permission to arm their ships. - Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.

silâh
weapon

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

The fingerprints left on the weapon match the suspect's. - Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

silâh
gun

Guns don't kill people. People kill people. - Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.

The gunman was Jack Ruby. - Silahlı adam Jack Ruby idi.

silâh
arm

Tom did time for armed robbery. - Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.

We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments. - Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.

silâh
arms

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

Americans have the right to bear arms. - Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.

silah
(Askeri) armour
silah
armor
silah
weaponry

Let there be an end to wars and weaponry. - Savaşlara ve silahlara bir son verelim.

silah
weapon

The fingerprints left on the weapon match the suspect's. - Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

China is working to modernize its weapons program. - Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.

silah
arming

People have started arming themselves. - Millet silahlanmaya başladı.

silah
arm

Tom did time for armed robbery. - Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.

We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments. - Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.

silahlandırmak
arm

They asked for permission to arm their ships. - Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.

silah
gunshots
silah
gun point
silah
weapon, arm
silah
firearm

Hand over your firearms. - Silahlarınızı teslim edin.

I don't have a firearm. - Bir ateşli silahım yok.

silah
{i} hardware
silahlandırmak
to arm, equip with weapons
silâh
gat

Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash. - Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.

silâhlandırmak
arm

They asked for permission to arm their ships. - Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.

yeniden silahlandırma
rearmament
Türkisch - Türkisch
Silâhlandırmak işi
(Hukuk) TESLİH
(Osmanlı Dönemi) teslih
Silah
yarak
Silah
algu
Silâh
cebe
Silâh
(Osmanlı Dönemi) ZİKE
Silâh
(Osmanlı Dönemi) HAŞHAŞA
Silâh
(Osmanlı Dönemi) VİZR
Silâhlandırmak
silahlamak
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç: "Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silahtır."- R. N. Güntekin
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç
silah
Savunmak veya saldırmak için kullanılan, başvurulan her şey
silah
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
silahlandırmak
Silâhlı duruma getirmek
Englisch - Türkisch

Definition von silahlandırma im Englisch Türkisch wörterbuch

silah
(Silahlar) bir silah ateşlendiğinde bir yanık kokusu varsa size kimyalsal madde yayar
silahlandırma
Favoriten