Evimin yanında birkaç dükkân var.
- There are some shops near my house.
Evimin yanında birkaç dükkân var.
- There are a few shops next to my house.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.
- This shop uses only recycled paper.
Müşterimiz yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık.
- We had no customers, so we shut the shop early.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Alışveriş etmek için şehir merkezine gidiyoruz.
- We're going downtown to go shopping.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Nancy yolda biraz alışveriş yaptı.
- Nancy did some shopping on the way.
Nerede biraz alışveriş yapabilirim?
- Where can I do some shopping?
Yerel mağazalar turistlerle iyi iş yapar.
- Local shops do good business with tourists.
Bütün ev işlerini yapmak zorunda kaldım, ama keşke sinemaya ya da alışveriş yapmaya gitseydim.
- I had to do all the housework, but I wish I had gone to the movies or shopping.
Bir banka ve okul arasında dükkanı bulacaksın.
- You'll find the shop between a bank and a school.
Okuldan sonra bazen mağazada anne babama yardım ederim.
- I sometimes help my parents in the shop after school.
Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.
- I bought it at a thrift shop.
Tamirhaneye gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
Tom kontrol ettirmek için arabasını tamirhaneye getirdi.
- Tom brought his car to the repair shop to have it checked.
Tamir atölyesine gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
Sen telefon ettiğinde ben sadece alışverişe çıkmak üzereydim.
- I was just about to go out shopping when you telephoned.
Tom Mary ile birlikte alışveriş yapmaktan nefret ediyor.
- Tom hates shopping with Mary.
Acele etme. Alışveriş yapmak için bütün öğleden sonramız var.
- Take your time. We have all afternoon to shop.
I went shopping ; he’s shopping for clothes.
... most of the shops have now shows into somewhat common projects such as used ...