I want to spend some time traveling.
- Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.
Some people think the president spends too much time traveling.
- Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
She is used to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
He traveled through the Tohoku district this summer.
- O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.
Tom and Mary traveled around Japan.
- Tom ve Mary Japonya etrafında seyahat etti.
We travelled all over the country.
- Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
Have you ever travelled alone?
- Hiç yalnız seyahat ettin mi?
My father is used to travelling.
- Babam seyahat etmeye alışkın.
I really like travelling.
- Seyahat etmeyi gerçekten severim.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.