I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
She is used to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
He's accustomed to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
Roger traveled from town to town in the west.
- Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.
Tom and Mary traveled around Japan.
- Tom ve Mary Japonya etrafında seyahat etti.
We travelled all over the country.
- Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
They travelled eastwards.
- Onlar doğuya doğru seyahat etti.
She went travelling with her friend.
- O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.
I really like travelling.
- Seyahat etmeyi gerçekten severim.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.