sürünme

listen to the pronunciation of sürünme
Türkisch - Englisch
creep
crawl; rubbing against; roughing it
(Botanik, Bitkibilim) creeping
rubbing against
{i} crawl

I had to crawl under the fence. - Çitin altından sürünmek zorunda kaldım.

Tom tried to crawl under the fence. - Tom çitin altında sürünmeye çalıştı.

to creep
sürü
flock

How many sheep are there in this flock? - Bu sürüde kaç tane koyun var?

I saw a flock of birds flying aloft. - Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.

sürünmek
{f} grovel
sürünmek
crawl

I had to crawl under the fence. - Çitin altından sürünmek zorunda kaldım.

sürünmek
{f} creep
sürü
{i} drove

Ambition drove him to murder. - Hırs onu cinayete sürükledi.

That was the first time I drove a car. - O benim ilk araba sürüşümdü.

sürü
herd

A herd of friesian cattle graze in a field in British countryside. - Siyah alaca sığır sürüsü İngiliz kırsalında bir tarlada otlar.

sürü
pack

Wolves travel in packs. - Kurtlar sürüler halinde dolaşırlar.

Wolves travel in packs, but eagles fly alone. - Kurtlar sürüyle gezer ama kartallar yalnız uçar.

sürünmek
drag
sürü
swarm

A swarm of hornets attacked the children. - Bir eşek arısı sürüsü çocuklara saldırdı.

A swarm of wasps attacked the children. - Bir eşekarısı sürüsü çocuklara saldırdı.

sürü
gang

I watch a lot of gangster movies. - Bir sürü gangster filmi izliyorum.

sürü
crowd

There was a crowd of students waiting in front of the library. - Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

sürü
band

There were a lot of great bands at the festival. - Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.

I have lots of rubber bands. - Bir sürü paket lastiğim var.

sürü
flight

How long is the flight? - Uçuş ne kadar sürüyor?

How long is the flight from Tokyo to Hawaii? - Tokyo'dan Hawai'ye uçuş ne kadar sürüyor?

sürü
deluge
sürü
fold
sürü
{i} crew
sürü
batch
sürü
(Denizbilim) fush
sürünmek
crept
sürünmek
rub against
sürünmek
rub in
sürünmek
rub on
sürü
horde

This game has you battle against hordes of evil stoats. - Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.

sürü
ton

I've got a ton of work to do. - Yapacak bir sürü işim var.

I have a ton of things to do. - Yapacak bir sürü işim var.

sürü
parcel
sürü
troop
sürü
train

As the train went by, Tom caught a glimpse of the driver. - Tren geçerken, Tom sürücünün bir bakışını yakaladı.

Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past. - Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı.

sürünmek
rough it
sürü
(Denizbilim) school

Our boat followed a school of fish. - Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.

I go to a driving school. - Bir sürücü okuluna gidiyorum.

sürü
{i} cloud

There are lots of clouds in the sky today. - Bugün gökyüzünde bir sürü bulut var.

The clouds scudded across the sky. - Bulutlar gökyüzünde rüzgarla sürüklendi.

sürü
whole bunch
santigrat; saat; örtme faktörü; sürünme hattı şekli
(Askeri) centigrade; clock; coverage factor; creeping line pattern
sürü
regiment
sürü
cartload
sürü
covey
sürü
herd, flock, pack, horde, flight; crowd, gang, troop, drove
sürü
run

A lot of boys are running in the park. - Parkta bir sürü delikanlı çalışıyor.

He runs a lot of hotels. - O, bir sürü otel işletir.

sürü
(koyun) fold
sürü
shoal
sürü
scad
sürü
bandwagon
sürü
myriad
sürü
slew
sürünmek
to crawl, to creep; to rub against; to rub on, to rub in;to vegetate, to rough it, to lead a dog's life
sürünmek
to crawl (along the ground)
sürünmek
trail
sürünmek
to rub (something) on oneself; to dust oneself with (powder): Pudra süründü. She dusted herself with powder
sürünmek
languish
sürünmek
to live a life of misery, be driven from pillar to post
Türkisch - Türkisch
Çoğunlukla uzun gövdeli bir hayvanın, bacaklarının yardımı olmaksızın katı bir yüzeyde ilerlemesi
Sürünmek işi
SÜRÜ
(Osmanlı Dönemi) Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri. Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi. O.T.D.S
Sürü
(Osmanlı Dönemi) SÜRBE
sürü
Bir insanın bakımı altındaki hayvanların tümü
sürü
Pek çok
sürü
Evcil hayvanlar topluluğu: "Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu."- R. H. Karay
sürü
Düzensiz insan topluluğu: "Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler."- H. E. Adıvar
sürü
Evcil hayvanlar topluluğu
sürü
Birlikte yaşayan hayvan topluluğu
sürü
Düzensiz insan topluluğu
sürünmek
Sürünmek işine konu olmak
sürünmek
Kendi üzerine sürmek
sürünmek
Karnı üzerinde sürünerek ilerlemek: "İçimize tekrar emniyet geldikten sonra, karnımız üstünde sürünerek Nil'e, sonra öteki sahile geçtik."- R. H. Karay
sürünmek
Karnı üzerinde sürünerek ilerlemek
sürünmek
Yoksul ve perişan yaşamak
sürünmek
Sürünme işine konu olmak: "Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün."- Enderunlu Vasıf
sürünmek
Bir şeye değerek geçmek, geçerken değmek