permission to be absent; time away from ones work

listen to the pronunciation of permission to be absent; time away from ones work
Englisch - Türkisch

Definition von permission to be absent; time away from ones work im Englisch Türkisch wörterbuch

leave
ayrılmak

Hoşuna gitsin ya da gitmesin, her durumda erken ayrılmak zorundasın. - In any case, you have to leave early, whether you like it or not.

Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak. - Tom will have to leave the building.

leave
bırakmak

Konuyu ona bırakmaktan başka seçeneğimiz yoktu. - We had no choice but to leave the matter to him.

Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum. - I want to leave these packages for a while.

leave
izin

Şimdi gitmemize izin verir misin? - Will you permit us to leave now?

Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi. - Tom allowed Mary to leave early.

leave
{f} bırakmak, terketmek
leave
bir yerde bırak
leave
{f} (taşıt) kalkmak
leave
{f} kalmak

Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim. - I chose to leave instead of staying behind.

Daha uzun süre kalmak istiyorum ama gitmek zorundayım. - I'd like stay longer, but I have to leave.

leave
sorumluluğuna bırakmak
leave
unutmak vazgeçmek
leave
yapraklanmak
leave
pozostawiać
leave
ayrıl,v.bırak: n.izin
leave
{f} vazgeçmek. leave a good/bad
leave
bakımına bırakmak
leave
{i} veda, ayrılma
leave
(isim) müsaade, izin, ruhsat; veda
leave
{f} yola çıkmak

Yola çıkmak için ne zaman hazır olursun? - When will you be ready to leave?

Hemen yola çıkmak zorundayız. - We have to leave at once.

leave
{i} veda

Tom'la vedalaşıncaya kadar gidemezsin. - You can't leave until you've said goodbye to Tom.

Vedalaşmadan gitmek istemedim. - I didn't want to leave without saying goodbye.

Englisch - Englisch
leave
permission to be absent; time away from ones work
Favoriten