noktalanma

listen to the pronunciation of noktalanma
Türkisch - Englisch

Definition von noktalanma im Türkisch Englisch wörterbuch

nokta
dot

Turkish distinguishes between dotted and dotless Is. There are capital and lowercase versions of both. - Türkçe noktalı ve noktasız I arasında ayrım yapıyor. Her ikisinin de büyük ve küçük versiyonları var.

The Earth and Sun are just tiny dots among the billions of stars in the Milky Way Galaxy. - Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksi'sindeki milyarlarca yıldız arasında sadece ufacık noktadırlar.

nokta
point

This lake is deepest at this point. - Bu göl bu noktada en derin.

Everyone has both strong and weak points. - Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.

nokta
spot

The lake is deepest at this spot. - Göl bu noktada en derindir.

I have a round bald spot on my head. - Kafamda yuvarlak kel bir nokta var.

nokta
full stop

Please add a full stop at the end of your sentence. - Lütfen cümlenizin sonuna bir nokta ekleyin.

There needs to be a full stop at the end of a sentence. - Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.

nokta
period

You can't replace the comma with a period in this sentence. - Bu cümlede virgülü bir noktayla değiştiremezsiniz.

You can't replace the comma with a period in this sentence. - Bu cümlede virgülü bir noktayla değiştiremezsin.

nokta
stage
nokta
(Bilgisayar) dots

Sami connected the dots. - Sami noktaları birleştirdi.

What are those little dots? - Şu küçük noktalar nedir?

nokta
vertex
nokta
(Bilgisayar) points

Every man has his own strong points. - Her insanın kendi güçlü noktaları vardır.

You sure guessed the critical points of that teacher's exam. - O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.

nokta
(Bilgisayar) pels
nokta
police post
nokta
(Havacılık) spool
nokta
subject
nokta
{i} speck
nokta
punctum
nokta
the point is
nokta
(Matematik) point
nokta
spot, speck
nokta
point, item, particular (under discussion)
nokta
post
nokta
place, spot
nokta
tittle
nokta
stop

We'll have to put a stop to this. - Buna bir nokta koymak zorunda kalacağız.

We need to put a stop to this now. - Şimdi buna bir nokta koymalıyız.

nokta
speckle
nokta
point, dot; full stop, period; speck, spot; place, spot; subject, point; military post, police post
nokta
full point
nokta
particular

The teacher particularly emphasized that point. - Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.

nokta
punctuation period, Brit. full stop
nokta
point (along a road where a policeman or soldier is always to be found)
nokta
pinpoint
nokta
point, dot
nokta
fleck
nokta
period , dot , point
nokta
macula
noktalanmak
to be dotted, be with dots
noktalanmak
to be punctuated
Türkisch - Türkisch
Noktalanmak işi
NOKTA
(Osmanlı Dönemi) Durak işareti
NOKTA
(Osmanlı Dönemi) Göze ârız olan leke
NOKTA
(Osmanlı Dönemi) Durak, mevki. Mahâl
NOKTA
(Osmanlı Dönemi) Yazıdaki durak işâreti
NOKTA
(Osmanlı Dönemi) Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil
NOKTA
(Osmanlı Dönemi) (Nukta) Benek
NOKTA
(Osmanlı Dönemi) Tek karakol, tek nöbetçi
Nokta
(Osmanlı Dönemi) VEKTE
nokta
Yer
nokta
Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret
nokta
Nöbetçi, gözcü, bekçi
nokta
Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan, küçük benek biçimindeki noktalama işareti
nokta
Konu, konu ile ilgili önemli bölüm: "Genç adam, o noktada alaka uyandırıcı bir şey keşfetmiş gibiydi."- Y. K. Karaosmanoğlu
nokta
r: "Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık."- A. Haşim
nokta
Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan küçük benek biçimindeki işaret, durak
nokta
Sınır, derece, radde
nokta
Tek nöbetçi bulunan yer
nokta
Nöbetçi, gözcü, bekçi: "O yokuşun başındaki küçücük karakolun her gece çıkardığı noktayı unutuyorsunuz."- Ö. Seyfettin
nokta
Nöbetçi bulunan yer
nokta
Konu, konu ile ilgili önemli bölüm
nokta
Çok küçük boyutlarda işaret, benek
nokta
Hiçbir boyutu olmayan işaret
noktalanmak
Noktalamak işi yapılmak
noktalanma
Favoriten