kirletici

listen to the pronunciation of kirletici
Türkisch - Englisch
(Çevre) polluter
(Çevre) defiler
(Tıp) pollutan

Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines. - Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

Lead is a common environmental pollutant. - Kurşun yaygın bir çevre kirleticidir.

contaminating
(Hukuk) contaminant

It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it. - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.

contaminating; contaminant
polluting
(Pisikoloji, Ruhbilim) confounder
pollutive
contaminative
pollutant

Lead is a common environmental pollutant. - Kurşun yaygın bir çevre kirleticidir.

Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines. - Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

contaminator
kirletici madde
impurity
kirletici bir biçimde
defilingly
kirletici değişken
(Pisikoloji, Ruhbilim) confounding variable
kirletici etken
(Pisikoloji, Ruhbilim) confounding factor
kirletici gazlar
gaseous pollutants
kirletici izi
(Meteoroloji) looping
kirletici madde
contaminant

It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it. - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.

kirletici madde
polluter
kirletici madde
pollutant, contaminant
kirletici madde
pollutant
kirletici sıvı
liquid contaminant
kirletici yayım
(Çevre) pollutant emission
kirlet
pollute

Some factories pollute the environment. - Bazı fabrikalar çevreyi kirletir.

The oil spill polluted the bay. - Petrol sızıntısı körfezi kirletti.

kirlet
{f} soil
kirlet
bespatter
kirlet
{f} contaminating
kirlet
{f} grime
kirlet
make impure
kirlet
{f} polluted

The oil spill polluted the bay. - Petrol sızıntısı körfezi kirletti.

Large areas of the ocean are polluted. - Okyanusun büyük alanları kirletildi.

kirlet
{f} soiling
kirlet
sully

I wouldn't want to sully your good name. - Ben senin iyi adını kirletmek istemem.

kirlet
{f} soiled
kirlet
make unclean
kirlet
besmirch
kirlet
make dirty
kirlet
besmear
kirlet
contaminate

The city is contaminated with that black smoke produced by engines with wheels. - Şehir arabalar tarafından üretilen siyah dumanla kirletilmiş.

I don't want to contaminate the clean glasses by taking them out of the dishwasher. - Temiz bardakları onları bulaşık makinesinden çıkararak kirletmek istemiyorum.

kirlet
make soiled
kirlet
{f} foul

Cigarette smoke fouls the air in a room. - Sigara dumanı odadaki havayı kirletir.

Smokers foul up the air. - Sigara içenler havayı kirletmektedir.

kirlet
defile
kirlet
{f} besmirched
kirlet
contaminated

The water was contaminated with oil. - Su petrolle kirletilmiş.

This rice is contaminated by arsenic. - Pirinç arsenik ile kirletilmiş.

kirlet
bedaub
kirlet
defiled
kirlet
begrime
metal kirletici
metallic contaminant
sıvı kirletici
(Askeri) liquid contaminant
yüzey kirletici
surface contaminant
kirletici
Favoriten