karşılaşma

listen to the pronunciation of karşılaşma
Türkisch - Englisch
encounter

Never in his life had he encountered such a dilemma. - Hayatında hiç böyle bir ikilem ile karşılaşmamıştı.

Sami and Layla's encounters were limited to their workplace. - Sami ve Leyla'nın karşılaşmaları işyerleri ile sınırlıydı.

event
game, match
confrontation
meet

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

The athletic meet was postponed due to rain. - Atletik karşılaşma yağmur dolayısıyla ertelenmişti.

meeting

Our meeting was quite accidental. - Karşılaşmamız oldukça raslantıydı.

I felt as if he shrank from meeting me. - Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.

fight
opposability, opposition (of digits)
contest
encounter; confrontation; meeting; match, game, event
match

As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television. - Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.

It's always disappointing when you lose a match on penalties. - Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.

{i} encountering
bout
game

The game will be held even if it rains. - Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.

karşılaşmak
meet

He was anxious to meet you. - O sizinle karşılaşmak için hevesliydi.

He avoided meeting her on the way. - Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.

karşılaşmak
come across
karşılaşmak
encounter

What kind of animals are you most afraid to encounter? - En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?

karşılaşmak
come up
karşılaşmak
greet
karşılaşmak
cross

Women and girls would cross over the street rather than meet him. - Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.

karşılaşmak
come upon
karşılaşmak
experience
karşılaşmak
come on
karşılaşmak
to face, be confronted with, be up against
karşılaşmak
run across
karşılaşmak
to meet; to come across, to encounter, to run into; to confront
karşılaşmak
drop a cross
karşılaşmak
fall with
karşılaşmak
to meet, run into
karşılaşmak
to meet (each other)
karşılaşmak
cross each other
karşılaşmak
run up against smb
karşılaşmak
come by
karşılaşmak
bump into
karşılaşmak
find by chance
karşılaşmak
come up again
karşılaşmak
chance upon
karşılaşmak
chance on
karşılaşmak
ran into
karşılaşmak
happen upon
karşılaşmak
run up against somebody
karşılaşmak
attain
karşılaşmak
meet by chance
karşılaşmak
(deyim) happen on
karşılaşmak
meet with
karşılaşmak
discover
karşılaşmak
strike
karşılaşmak
confront
karşılaşmak
come up against
karşılaşmak
have

I wish I wouldn't have to meet you again. - Keşke seninle tekrar karşılaşmak zorunda olmasam.

karşılaşmak
run into

I don't want to run into him. - Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.

at üzerinde mızrakla karşılaşma alanı
tiltyard
karşılaşmak
come
karşılaşmak
rencounter
sonucu belirleyen karşılaşma
decider
zorluklarla karşılaşma
hard sledding
önemli karşılaşma
Derby
üst üste yapılan iki karşılaşma
doubleheader
Türkisch - Türkisch
ömer Kavur'un, 2003 Altın Portakal ödülü'nü kazanan filmi
Karşılaşmak işi. İki sporcu veya iki takım arasında, karşılıklı olarak kazanmak amacıyla yapılan yarışma, müsabaka
Karşılaşmak işi
İki sporcu veya iki takım arasında, karşılıklı olarak kazanmak amacıyla yapılan yarışma, müsabaka
Karşılaşmak
(Osmanlı Dönemi) MÜBAŞERET
karşılaşmak
Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak: "Terdit, yazıda beklenmedik bir sonuçla karşılaşmak demektir."- Ç. Altan. İki sporcu veya iki takım yarışmak
karşılaşmak
Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak
karşılaşmak
Yarışmak
karşılaşma
Favoriten