He speaks Spanish as well as French.
- O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
Linda can dance as well as Meg.
- Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
Belgium is not as big as France.
- Belçika Fransa kadar büyük değildir.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!
- İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
How long does it take you to do something like that?
- Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
You will get well in a week or so.
- Bir haftaya kadar iyileşeceksin.
I must have it done somehow by six.
- Saat altıya kadar bir şekilde onu yaptırmalıyım.
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
What is the total amount of money you spent?
- Harcadığın para toplam ne kadar?
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
My son can count up to a hundred now.
- Oğlum şu an yüze kadar sayabiliyor.
It's the best score up to now.
- O,şu ana kadar en iyi skordur.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
I had never seen a panda until I went to China.
- Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
I cannot start till six o'clock.
- 06:00 ya kadar başlayamam.
She didn't know the information till she met him.
- Onunla tanışıncaya kadar, o, bilgiyi bilmiyordu.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
We walked as far as 6 kilometers.
- Biz 6 kilometre kadar yürüdük.
Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
- O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
She has as many stamps as I.
- O, benim sahip olduğum kadar çok sayıda pula sahip.
Let's just rest here for a little while, my feet are aching so much I can't walk.
- Sadece bir süre burada dinlenelim, ayaklarım o kadar çok ağrıyor ki yürüyemiyorum.
Read as many books as you can while you are a student.
- Bir öğrenciyken okuyabildiğin kadar çok kitap oku.
When I was young, I tried to read as many books as I could.
- Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.
Jim burned the midnight oil when he was preparing for the examination.
- Jim sınava hazırlanırken gece yarılarına kadar çalıştı.
She'd never been this frightened before.
- O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
They did not have enough gold.
- Onların yeteri kadar altını yoktu.
This book is easy enough for me to read.
- Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I'm not lending you any more money.
- Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
That's enough for today!
- Bugünlük bu kadar yeter.
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Tom opened his eyes wide.
- Tom gözlerini ardına kadar açtı.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
I'm not sure I can be all that much help.
- Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
Why did you buy such an expensive dictionary?
- Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How long have you been in this town?
- Ne kadar süredir bu kasabadasın?
After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long is the bridge?
- Köprü ne kadar uzunluktadır?
She told me how it was wrong to steal.
- O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
You don't have to stay to the end.
- Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.