kaçınılmaz

listen to the pronunciation of kaçınılmaz
Türkisch - Englisch
inevitable

War is not inevitable. - Savaş kaçınılmaz değil.

This appears to have been inevitable. - Bu kaçınılmaz gibi gözüküyor.

unavoidable

What happened was unavoidable. - Olan şey kaçınılmazdı.

The delay was unavoidable. - Gecikme kaçınılmazdı.

ineluctable
inextricable
fatal
fateful
fated
urgent
cold
inevitable, unavoidable, inescapable, necessary
indispensable

My uncle is a very heavy smoker; tobacco is indispensable to him. - Amcam çok sigara içen biridir; tütün onun için kaçınılmazdır.

imperious
irremissible
inevitable, unavoidable, ineluctable
foregone

It's a foregone conclusion. - Bu kaçınılmaz bir sonuç.

This match is a foregone conclusion. I'm not even going to watch it. - Bu maç kaçınılmaz bir sonuç. Ben bile onu izlemeyeceğim.

imperative
imperiousness
mandatory
necessary
inevasible
{s} inescapable
{s} certain
kaçınılmaz bir şekilde
unavoidably
kaçınılmaz masraf
unavoidable cost
kaçınılmaz olarak durum gereği
(Hukuk) ipso facto
kaçınılmaz sona inanma
determinism
kaçınılmaz sonuç
foregone conclusion
kaçınılmaz şekilde
inevitably
kaçınılmaz şekilde
fatally
temas kaçınılmaz
(Askeri) contact imminent
Türkisch - Türkisch
İstek ve irade dışında olan: "Silahlı kuvvet kullanılmasına derhâl karar verilmesinin kaçınılmaz olması hâlinde Cumhurbaşkanı da, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar verebilir."- Anayasa
İstek ve irade dışında olan
kaçınılmaz
Favoriten