hesapla

listen to the pronunciation of hesapla
Türkisch - Englisch
calculated

Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months. - Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.

Tom calculated that the total would be over 900 dollars. - Toplamın 900 doların üzerinde olacağını hesapladı.

take stock
estimate

Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun. - İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.

{f} estimated
{f} calculating

Tom didn't want to waste any more time calculating how much time had been wasted. - Tom ne kadar zamanın boşa harcandığını hesaplamada daha fazla zamanı boşa harcamak istemedi.

The first calculating tool of mankind is called an abacus. - İnsanların ilk hesaplama aracına abaküs denir.

compute

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

Scientists can easily compute the distance between planets. - Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.

{f} computing
{f} estimating
calculate

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months. - Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.

hesap
account

My wife keeps the household accounts. - Ev hesaplarını eşim tutar.

Here's my account number. - İşte benim hesap numaram.

hesap
calculation

I've been doing some calculations. - Bazı hesaplamalar yapıyorum.

I've made a mistake in my calculations. - Hesaplamalarımda bir hata yaptım.

hesaplamak
calculate

After Tom's dog ate a candy bar, Tom used his smartphone to calculate the level of chocolate poisoning. - Tom'un köpeği şeker çubuğunu yedikten sonra, Tom çikolata zehirlenmesinin seviyesini hesaplamak için akıllı telefonunu kullandı.

To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth. - Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.

herzaman hesapla
(Bilgisayar) always calc
hesap
{i} estimate

Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun. - İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.

hesaplamak
{f} compute
hesap
score
hesap
count

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

hesap
bill

The bill added up to three thousand dollars. - Hesap üç bin dolar tuttu.

The bill came to over $25. - Hesap 25 dolardan fazla geldi.

hesap
computation
hesaplamak
foot
hesaplamak
reckon
hesap
bill, check, tab (in a restaurant, bar, etc.)
hesap
sum
hesap
statement

Statements will be mailed every quarter. - Hesap özetleri her üç ayda bir gönderilecektir.

hesap
sums
hesap
debt
hesaplamak
to calculate, to compute, to reckon, to figure out, to work sth out; to take into account
hesaplamak
work out
hesaplamak
figure out

They have to figure out the cost. - Onlar maliyeti hesaplamak zorunda.

It's not easy to figure out the cost. - Maliyeti hesaplamak kolay değil.

hesap
accounts

Do you two have separate bank accounts? - Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?

My wife keeps the household accounts. - Ev hesaplarını eşim tutar.

hesap
check

Tom double-checked his bank balance before writing the check. - Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.

We'd like separate checks, please. - Ayrı hesaplar istiyoruz, lütfen.

hesap
(Ticaret) facility
hesap
(Bilgisayar) calc

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

The calculator on the table is mine. - Masanın üstündeki hesap makinesi benim.

hesap
recital
hesap
(Ticaret) balance

What's my bank balance this month? - Bu ay benim hesap bakiyem nedir?

I'd like to find out my bank balance. - Banka hesap bakiyemi öğrenmek istiyorum.

hesap
tally
hesap
cipher
hesap
calculate

I cannot calculate the final cost until I talk with our contractors. - Ben müteahhitlerle konuşuncaya kadar nihai maliyeti hesaplayamam.

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

hesaplamak
take into account
hesaplamak
take the gauge of
hesaplamak
assess
hesaplamak
(Havacılık) count to
hesaplamak
estimating
hesaplamak
figure up
hesaplamak
estimate
hesaplamak
cast up
hesaplamak
count
hesaplamak
work something out
hesap
calculus
hesap
tab

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

hesap
accountable to
hesaplamak
discount
hesap
calculation, computation
hesap
arithmetic
hesap
(Hukuk) account, bill
hesap
settling
hesap
plan, expectation
hesap
calculating

I am calculating my salary. - Maaşımı hesaplıyorum.

He is shrewd and calculating. - O, kurnaz ve hesapçıdır.

hesap
account, financial record
hesap
reckoning
hesap
calculation, calculus, computation; account; bill, check; estimate; arithmetic
hesap
counting

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

hesap
account, money owed or on deposit
hesaplamak
check out
hesaplamak
to suppose, think
hesaplamak
calculate , compute
hesaplamak
to count, enumerate
hesaplamak
to estimate, reckon
hesaplamak
number
hesaplamak
count up
hesaplamak
cipher
hesaplamak
to calculate, figure, compute
hesaplamak
foot up
hesaplamak
allow
yuvarlak hesapla
in round number
Türkisch - Türkisch

Definition von hesapla im Türkisch Türkisch wörterbuch

hesap
Oranlama, tahmin: "Evdeki hesap çarşıya uymaz."- Atasözü
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
hesap
"Tutum", "durum" veya "anlayış" anlamına gelir
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu: "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver."- S. F. Abasıyanık. Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Matematiksel işlem
hesap
Tutum, durum, anlayış
hesap
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Oranlama, tahmin
hesap
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
hesap
Aritmetik
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü: "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?."- F. R. Atay
hesaplamak
Bir şeyi, bir durumu ayrıntılı bir biçimde düşünmek, hesap etmek: "Hasan, Zeyno ile ilgili her şeyi kafasında hesaplamış olduğu kanaatindeydi."- H. E. Adıvar
hesaplamak
Hesap işlemini yapmak, hesap etmek
hesaplamak
Bir şeyi, bir durumu ayrıntılı bir biçimde düşünmek, hesap etmek
hesapla
Favoriten