Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Onun olmayacağına dair içgüdüsel bir hissim var.
- I have a gut feeling that that won't happen.
Sami'nin, bağırsaklarına güvenmesi gerek.
- Sami should trust his gut.
Congress gutted the welfare bill.
beer gut.