eğitimsiz

listen to the pronunciation of eğitimsiz
Türkisch - Englisch
uneducated

Layla was a single-minded, uneducated girl and she probably was too immature to be a mother. - Leyla tek yönlü, eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla olgunlaşmamıştı.

His father was a wealthy, uneducated farmer who died three months before Newton was born. - Onun babası Newton doğmadan üç ay önce ölen varlıklı ve eğitimsiz bir çiftçiydi.

untutored
unenlightened
ignorant
illiterate
eğitim
{i} education

Education in this world disappoints me. - Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.

The quality of higher education must answer to the highest international standards. - Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.

eğitim
training

The training session is scheduled to begin at 4 p.m. - Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.

Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels. - Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden onun bisikletinin eğitim tekerlekleri var.

eğitim
{i} instruction

The trainer gave instructions in the afternoons. - Eğitimci öğleden sonraları talimatlar verdi.

The level of English instruction in Israel is very low. - İsrail'de İngilizce eğitim seviyesi çok düşük.

eğitim
(Askeri) drill
eğitim
education, instruction, schooling; training; drill
eğitim
practice
eğitim
{i} nurture
eğitim
(Askeri) exercise
eğitim
educational

What's your favorite educational TV program? - En sevdiğiniz TV eğitim programı nedir?

The educational system is now under review. - Eğitim sistemi şu anda inceleme altında.

eğitim
instructional
eğitim
(Hukuk) (mesleki) training
eğitim
schooling

Fadil paid for Layla's schooling. - Fadıl, Leyla'nın eğitimi için ödeme yaptı.

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

eğitim
course

Is physical education a required course? - Beden eğitimi gerekli bir ders mi?

She was able to continue her education through correspondence courses. - O, mektupla öğretim ile eğitimine devam edebildi.

eğitim
in training
eğitim
exercitation
eğitim
discipline
eğitim
traınıng
eğitim
pedagogy, pedagogics
eğitim
(Hukuk) education, training
eğitim
reeducation
Türkisch - Türkisch
Eğitim görmemiş, eğitilmemiş
Eğitim
terbiye
eğitim
Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi
eğitim
Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye
eğitim
Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi: "Mezun olduktan sonra yüksek eğitim için Lyon'a gönderilir."- H. Taner. Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye: "Eğitim, bizim istediğimiz kalıplara göre adam yetiştirmek değildir."- H. Taner
eğitim
Eğitim bilimi