düzenlemeye

listen to the pronunciation of düzenlemeye
Türkisch - Englisch
edit out
To remove before publication or broadcasting (as an editorial decision)
If you edit something out of a book or film, you remove it, often because it might be offensive to some people. His voice will be edited out of the final film She edited that line out again. = cut
düzenle
{f} order

Tom called the meeting to order. - Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.

He put his room in order. - O, odasını düzenledi.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenle
(Bilgisayar) edit

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

He has some knowledge of editing. - Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

Tom hangs his clothes, then arranges them by color. - Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

The speaker organized his lecture notes. - Konuşmacı ders notlarını düzenledi.

düzenle
regularize
düzenle
organize

Tom asked Mary to help him organize the party. - Tom Mary'den ona partiyi düzenlemesi için yardım etmesini rica etti.

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

She arranged the flowers beautifully. - Çiçekleri güzel düzenledi.

I arranged catering for tomorrow's party. - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.

düzenlemeye
Favoriten