Tom has no drive or ambition.
- Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok.
She has a low sex drive.
- Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
I couldn't resist the urge to applaud.
- Ben alkışlama dürtüsüne karşı koyamadım.
All forms of life have an instinctive urge to survive.
- Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
Tom resisted the impulse to kiss Mary.
- Tom Mary'yi öpme dürtüsüne direndi.
He could not control his compulsion to kill.
- O, öldürme dürtüsünü kontrol edemedi.