bilinçli

listen to the pronunciation of bilinçli
Türkisch - Englisch
conscious

He was breathing with difficulty, but he was conscious. - Güçlükle nefes alıyordu ama o bilinçliydi.

His rudeness was conscious, not accidental. - Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.

deliberative
(Tıp) consciousness
facultative
knowing
awake
concious
bilinç
consciousness

Life is a state of consciousness. - Hayat bir bilinç halidir.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

bilinç
conscious

Tom never regained consciousness. - Tom asla yeniden bilinç kazanmadı.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

bilinçli bir şekilde
consciously
bilinçli olarak
consciously
bilinçli bir şekilde
facultatively
bilinçli olarak
deliberatively
bilinçli tüketici
concious consumer

bilinçli tüketiciler bir malın tsedamgasına bakar.

bilinçli karar vermek
make conscious decisions
bilinçli olmayan süreçler
(Pisikoloji, Ruhbilim) nonconscious processes
bilinçli seçim
informed choice
bilinçli seçimler yapmak
make conscious choices
bir bilinçli
semiconscious
bilinç
conscience

Conscience is the knowledge that someone is watching. - Bilinç birinin izlediği bilgidir.

Bilinç
(Tıp) mind
bilinç
scruple
bilinç
the conscious
bilinç
awareness
bilinç
feeling
bilinç
The conscious, consciousness
içerik bilinçli anahtarlama
content aware switching
kısmen bilinçli olarak
semiconsciously
yarı bilinçli
semiconscious
Türkisch - Türkisch
Kendi etkinliğinin farkında olan, şuurlu
Bilinci olan
Kendi etkinliğinin farkında olan, şuurlu: "Böylece dizi, bir bilinçli giriş, bir bilinçli sonuç ile çerçevelenince elbette daha iyi anlaşılmış olur."- H. Taner
şuurlu
Bilinç
es
Bilinç
şuur
BİLİNÇ
(Osmanlı Dönemi) t. Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali. Şuurun dereceleri vardır. Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza. Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır. Maddede şuur yoktur. Ve şuurun maddi izahı şuursuzca bir izah olup batıldır. (Bak: Şuur)
BİLİNÇ
(Hukuk) Şuur
bilinç
Bir toplumdaki ruhî etkinliklerin veya ruhî durumların bütünü
bilinç
Dimağ
bilinç
İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur
bilinç
Temel bilgi, temel görüş
bilinç
Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci, şuur
bilinç
Bir toplumdaki ruhsal etkinliklerin veya ruhsal durumların bütünü
bilinç
Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci, şuur: "Davranışlarını bir an önce bilincinin denetiminden kurtarmak için, kadehleri birer dikişte boşaltmaya mı başladı?"- F. R. Atay
bilinçli
Favoriten