başarısız

listen to the pronunciation of başarısız
Türkisch - Englisch
unsuccessful

All his endeavors proved unsuccessful. - Onun bütün çabaları başarısız oldu.

Tom tried, unsuccessfully, to smile. - Tom başarısızca gülümsemeye çabaladı.

unsuccessful, abortive, fruitless
unfortunate

Unfortunately, I didn't have time to study for the exam, so I failed it. - Ne yazık ki sınava çalışmak için zamanım yoktu, bu yüzden başarısız oldum.

It would be unfortunate if he were to fail. - O başarısız olsaydı şanssız olurdu.

ineffective
unfruitful
abortive
unlucky
ineffectual
inefficacious
(Bilgisayar) failed

I tried many things but failed after all. - Ben çok şey denedim fakat yine de başarısız oldum.

She failed to appear. - Görünen o ki kız başarısız oldu.

without success
unavailing
fruitless
fail in
failing to
(Nükleer Bilimler) fail

It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all. - Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.

I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail. - Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,

başarı
success

His escape attempt was successful. - Kaçış denemesi başarılıydı.

I'm worrying about your success. - Başarın hakkında endişeleniyorum.

başarısız olmak
fail

Tom isn't afraid to fail. - Tom başarısız olmaktan korkmuyor.

I don't want to fail the test. - Sınavda başarısız olmak istemiyorum.

başarı
{i} achievement

Your achievements cannot be compared with mine. - Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.

They awarded her a gold metal for her achievement. - Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.

başarısız kimse
loser
başarısız olmak
fall through
başarısız olmak
collapse
başarısız olma
flunk
başarısız (evlilik)
unconsummated
başarısız film
turkey
başarısız girişim
damp squib
başarısız kimse
washout
başarısız kimse
nonachiever
başarısız kimse
deadhead
başarısız olacağı belli olmak
foredoom
başarısız olmak
make sorry show
başarısız olmak
come unstuck
başarısız olmak
to fail, to come to grief
başarısız olmak
flunk
başarısız olmak
fall flat
başarısız olmuş
stranded
başarı
accomplishment

There can be no great accomplishment without risk. - Büyük başarılar risksiz olamaz.

It was an awesome accomplishment. - O harika bir başarıydı.

başarı
prosperity
başarı
feat

The player performed a wonderful feat. - Oyuncu, harika bir başarı gerçekleştirdi.

Food gives life, life gives strength and strength gives great feats. - Yiyecek hayat verir, hayat güç verir ve güç büyük başarılar verir.

başarı
victory
başarı
{i} attainment
başarı
triumph
başarı
success, accomplishment, achievement, prosperity
başarı
speed
başarı
{i} win

Thus he succeeded in winning her heart. - Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.

Every win fails eventually. - Her kazanan sonunda başarısız olur.

başarı
{i} stroke
başarı
{i} go
başarısız olmak
flop
başarısız olmak
bite the dust
başarısız olmak
founder
kimlik denetimi başarısız
(Bilgisayar) authentication failed
komut başarısız
(Bilgisayar) command failed
oturum açma başarısız
(Bilgisayar) login failed
başarı
joy

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

başarı
acquirement
başarı
{i} achieving
başarı
diplomacy
başarısız olmak
fall down
başarısız olmak
come to grief
başarısız olmak
go under
başarısız olmak
miscarry
başarısız olmak
draw a blank
başarı
performance
başarı
in success
başarı
succeeding

If you're trying to scare me, you're succeeding. - Beni korkutmaya çalışıyorsan başarıyorsun.

We came very close to succeeding. - Biz başarıya yaklaştık.

başarı
success of
başarısız olmak
fall on one's face
başarı
(Hukuk) achievement, triumph
başarı
deed

This deed became one of the most emblematic milestones of the Revolution. - Bu başarı, devrimin en simgesel kilometre taşlarından biri oldu.

başarı
smash
başarı
click
başarı
effort

I'm sure your efforts will result in success. - Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

He failed in his business in spite of his efforts. - O, çabalarına rağmen işinde başarısız oldu.

başarı
show

She wanted to show off her cleverness during class, but she failed. - O ders sırasında akıllılığını göstermek istedi ama o başarısız oldu.

The show was a success. - Gösteri bir başarıydı.

başarı
hit

Their concert was a big hit. - Onların konseri büyük bir başarıydı.

Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success. - Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.

başarı
success#
başarısız olmak
fall by the wayside
eylem başarısız
(Bilgisayar) action failed
hevesli ama başarısız
manque
iyi niyetli ama başarısız sosyal reformcu
do-gooder
kurulum başarısız
(Bilgisayar) setup failed
Englisch - Englisch

Definition von başarısız im Englisch Englisch wörterbuch

Başarı
(deyim) flying colors
Türkisch - Türkisch
Başarılamayan, muvaffakiyetsiz
Başarı göstermeyen, muvaffakiyetsiz
Başarı göstermeyerek
rate
Başarı
sükse
başarı
Başarma işi veya başarılan iş, muvaffakiyet: "Bu başarı, onu garip bir yolda boşluk ve yalnızlık içinde bırakmıştı."- H. E. Adıvar
başarı
Başarma işi veya başarılan iş, muvaffakiyet
başarısız
Favoriten