anfahrt

listen to the pronunciation of anfahrt
Deutsch - Türkisch
[die] yanaşma yolu
Englisch - Türkisch

Definition von anfahrt im Englisch Türkisch wörterbuch

journey
{i} seyahat

Hayat bir seyahate benzer. - Life is like a journey.

Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı. - Gérard de Nerval wrote Journey to the East.

journey
{i} yolculuk

O, Paris'e bir yolculuk yaptı. - He made a journey to Paris.

O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu. - She found the ring that she had lost during the journey.

journey
{i} gezi

Gezinin amacı, büyükanneyi ziyaret etmekti. - The object of the journey was to visit Grandma.

Gelecek ay geziye çıkıyoruz. - We are going on a journey next month.

directions
yönergeler

İlaç alırken şişe üzerindeki yönergeleri dikkatle izleyin. - When taking drugs, follow the directions on the bottle carefully.

directions
(Eğitim) yönerge

İlaç alırken şişe üzerindeki yönergeleri dikkatle izleyin. - When taking drugs, follow the directions on the bottle carefully.

directions
talimat

Birisi Tom'a yanlış talimat verdi. - Someone gave Tom the wrong directions.

Senin için talimatları yazdım. - Let me write down the directions for you.

journey
yolculuk yapmak
journey
{f} seyahat et
directions
{i} kullanma talimatı
directions
yön/talimat
journey
seyahat sefer
journey
{i} sefer
journey
{i} mesafe
journey
undertake a journey uzun bir yolculuğa hazırlanıp çıkmak
journey
(fiil) seyahat etmek, geziye çıkmak
journey
{f} geziye çıkmak

Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum. - I want to go on a journey around the world if possible.

journey
(isim) yolculuk, seyahat, gezi, sefer, mesafe, seyir, yol
journey
{i} yol

Yolculuk henüz başladı. - The journey has just begun.

Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi. - She showed me the snaps which she had taken during her journey.

journey
{f} yolculuk etmek
Deutsch - Englisch
approach (to a place)
journey
directions
zu einem Ort eine lange Anfahrt haben
to have a long journey/way to go to a place