an indisputable truth

listen to the pronunciation of an indisputable truth
Englisch - Türkisch

Definition von an indisputable truth im Englisch Türkisch wörterbuch

fact
{i} hakikat
fact
{i} unsur
fact
factfinding delil toplayan accessory after the fact cürüm işlendikten sonra suç ortağı olan kimse
fact
in fact gerçekten
fact
gösterilen husus veya keyfiyet
fact
filvaki
fact
hakikaten
fact
hadise
fact
olgusal gerçek
fact
çarpınım
fact
gerçek olay
fact
olmuş şey
fact
doğru bilgi
fact
gerçek

Bunlar gerçeklerdir. Onlar hakkında sıkı düşünün! - These are the facts. Think hard about them!

Gerçekleri abartmayalım. - Let's not exaggerate the facts.

fact
olay

Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu. - A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.

Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor. - The fact proves his honesty.

fact
olgu

Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar. - Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.

O kitap, olgusal hatalarla doludur. - That book is full of factual errors.

fact
bilgi

Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi? - Did he acquaint you with the facts?

Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın. - Write down the facts needed to convince other people.

fact
(isim) gerçek, hakikat, olgu, unsur, durum, olay, eylem
fact
(Avrupa Birliği) fiil, vaka, olay
Englisch - Englisch
fact
an indisputable truth

    Silbentrennung

    an in·dis·put·a·ble truth

    Türkische aussprache

    ın îndîspyutıbıl truth

    Aussprache

    /ən ˌəndəsˈpyo͞otəbəl ˈtro͞oᴛʜ/ /ən ˌɪndɪsˈpjuːtəbəl ˈtruːθ/
Favoriten